Şampiy10
Magazin
Gündem

El Ver, Hayata Atılsın

Televizyon dizilerinden sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili haberler aldığım zaman çok mutlu oluyorum.

Çünkü bugün izleyiciye ulaşmanın en doğru yolu dizilerde yer almak! Başlattığınız küçük bir adım, bir kanal ve dizi size destek verdiğinde kocaman adımlara dönüşüyor. Arkanıza milyonları alabiliyorsunuz. Daha önce İçerde dizisi MİKA-DER işbirliği şahane bir sonuca ulaştı. Şimdi Bizim Hikaye büyük bir adım başlattı. Fox TV’de ekrana gelen Bizim Hikaye dizisinin konusundan ilham alınarak başlatılan “El Ver, Hayata Atılsın” kampanyası, Koruncuk Vakfı’nın desteğiyle büyüyen çocukların korunma desteği sona erdikten sonra hayata güvenle atılmaları için onlara yuva olacak evlerin inşa edilmesini kapsıyor. Bu kampanyayla yapılacak evlerle koruma süreleri bittikten sonra çocuklar hayata atılıp, kendi ayaklarının üzerinde durabilecek hale gelene kadar orada kalabilecekler. Kampanyanın yüzü Bizim Hikaye dizisinin başrol oyuncuları Hazal Kaya de Burak Deniz oldu. Selçuk Yöntem ise kampanyanın sesi oldu. Siz de sadece 5 TL vererek bu kampanyaya katılabilirsiniz. Koruncuk yazıp 4717’ye gönderdiğinizde bir çocuğun hayata atılmasına siz de el vereceksiniz.

Yasak Elma entrika boşluğunu doldurdu

Şevval Sam, Talat Bulut, Eda Ece, Sevda Erginci ve Onur Tuna’nın başrollerini paylaştığı Yasak Elma üç hafta önce tertemiz, entrika dolu, eğlenceli bir ilk bölümle karşımıza çıktığında reytinginin yükseleceğini yazmıştım. Hatta bu sezon Çukur ve Söz’ü devirmesinin zor olduğunu da eklemiştim. Yanılmadım. İkinci hafta reytingini yükselten Yasak Elma; üçüncü bölümüyle 6 reytingin üstüne çıkarak pazartesi akşamı Fox TV’yi uzun zamandır ulaşamadığı reytinglere kavuşturdu. Peki dizinin en büyük başarısı ne? Yasak Elma, kadınların izleyeceği bir dizi yapalım ama içine de silah, mafya koyalım ki erkekleri de ekrana çekelim gibi bir hesabın peşinden koşmuyor. Amacı net; kadınları ekrana çekmek. O nedenle ava giderken avlanan Ender’i, av olmuşken avcıya dönüşen Yıldız’ı, kral Halit’in oyun kurucusu oluşunu, Zeynep’in olduğu gibi duru oluşunu, Alihan’ın kendini buzlarla örüşünü keyifle izliyorsunuz. Entrika da cabası... Yükselmeye devam edecektir.

Yazının devamı...

İnsanlık Suçu’nun mayası sağlam!

Pastel Film-Efe İrvül’ün yapımcılığını, Can Sinan’ın proje tasarımını ve T. Alper Çağlayan’la birlikte senaryosunu, Sound’un müizklerini, Barış Yöş’ün yönetmenliğini üstlendiği İnsanlık Suçu, cumartesi akşamı Kanal D’de başladı. Kaan Yıldırım, Gizem Karaca, Melike İpek Yalova, Laçin Ceylan, Deniz Uğur, Serkay Tütüncü, Cankat Aydos, Ayşe Akın, Oğuz Öztekin, Müşerref Göksever, Dursun Poyraz Saygılı ve Ahmet Mümtaz Taylan’ın rol aldığı, ilk bölümde Özcan Varaylı, Nilüfer Kılıçarslan ve Necmiye Demir’in konuk oyuncu olarak ter aldığı İnsanlık Suçu; Tüm Kişiler’de 2.66’yla 12’nci, AB’de 2.67’yle 8’nci, ABC1 20+’da 3.02’yle 10’uncu oldu. Geçtiğimiz hafta final yapan Gülizar’ın yerine gelen İnsanlık Suçu, kanalı sıralamada yükseltti ama yüksek bir reyting farkı ortaya koyamadı. Gelelim dizinin detaylarına... İnsanlık Suçu, seyirciye bazı sorular soracak yolculuğuna başladı. Bir günde değişen kaderini anlatan Cemal karakteri önce bizi dikkatli olmamız konusunda uyardı. İnsanın ihanet eden, iki yüzlü olan bir varlık olduğunu kendisinden pay biçerek gösterdi. Ardından da kalkıp aynada kendimize bakmamızı ve şu soruyu sormamızı istedi: “Para için, zenginlik için, güç için siz neleri göze alabilirsiniz? Mesela onurunuzdan, gururunuzdan, şerefinizden hatta insanlığınızdan vazgeçebilir misiniz?”

Kaza Serbes olayını hatırlattı

Biz bu soruyu düşünürken dizi birkaç sene önce Adana diyerek başladı. Bir restoranda garson olan Cemal Gökdemir’i yaşadığı sefil hayatın içinde kendince mutlu bir halde gördük. Yaşadığı yoksul mahalleden çıkamayacağına çok emin, kız kardeşi evden kaçmış, hasta babasına ilaç almak için çalışan, hayalleri olmayan hayatla kavga eden bir karakterdi Cemal. İlk kavgasını eczacıyla yaptı. Babasının ilaçları için 15 lirası yetmeyince onu döverek babasına koştu. Evdeyse dualar ediliyordu. Babası son nefesini vermeden önce Cemal’e zengin bir amcası olduğunu ve hakkını almasını söyledi. Cenazede o zengin amca Sami Gökdemir karşısına çıktı ve hakkını vereceğini söyledi. Ancak annesiyle ilgili tüm bildiklerinin de yalan olduğunu söyledi. Bizim gururlu gencimizde o serveti elinin tersiyle itti. Ama hayat bu ya, en yakın arkadaşı Selim onu bu sefaletten çıkarmak için her türlü zorlamayı göze almıştı. Çalıntı arabayla alkollü bir şekilde giderken Cemal’in o kadar üstüne gitti ki, kaza yaptılar ve bir kişinin ölümüne sebep oldular. Selim Cemal daha iyi koşullara sahip olsun ve ona da baksın diye suçu üstüne aldı ve Cemal soluğu İstanbul’da amcasının yanında aldı. Tıpkı Emrah Serbes olayına benziyordu bu sahne... Ama Cemal’in hevesi kursağında kaldı. Çünkü tam parayı cebine koymuş, basına zengin bir Gökdemir olarak lanse edilmişken adam öldürmek suçundan tutuklandı ve ilk bölüm sona erdi. Bu arada kuzeninin nişanlısı Suna’dan etkilendi, bir de fabrikada çalışan Cevher şimdiden onu gözüne kestirdi.

Kaan Yıldırım’a kocaman alkış

Hikayede bolca entrika, bitmeyen sırlar var. Çoğu tahmin edilebilir olaylar yaşanacak İnsanlık Suçu’nda... İlk bölüm neredeyse bir karakterin dönüşümü üzerine kurulmuş olmasına rağmen temposu oldukça yüksekti. Dizi ne zaman başladı ve bitti anlamadım. Rejiye tebrikler... Kaan Yıldırım’a kocaman alkışlar. Bölümün yüzde 80’ini yüklenmiş ve gerçekten Adanalı, o mahallenin çocuğu Cemal olmuş. Bundan bir an bile şüphe etmedik. Gizem Karaca’yı henüz kendisini göstereceği bir performansta göremedik. İlk bölüm rolü nişanlısının yanında süs bebeği olmaktı. Arada Cemal’e sataşsa da pasif bir roldeydi. Melike İpek Yalova’nın diziye girişi ise oldukça dişi oldu. Aynı yerden buldular Cemal’le birbirlerini, yoksulluktan... Ahmet Mümtaz Taylan’ı izlemeyi çok seviyorum. O bir dizide varsa hem sakinlik, hem de iç aksiyon çok yükseliyor.

O Hayat Benim’i hatırlattı

Ezcümle; İnsanlık Suçu’nun mayası sağlam! Seyirciyi ilk bölüme maruz bırakılırsa haftaya reytingleri artacaktır. İnsanlık Suçu bana 16 Şubat 2014 yılında ilk bölümü yayınlanan, yine aynı yapım şirketinin dizisi O Hayat Benim’i hatırlattı. Yine büyük bir sefalet ve o çukurdan çıkmaya çalışanlar ve zengin akrabalar var. Onun da ilk bölümü reytinglerde karşılığını alamamıştı. Ancak yayınlandığı kanal bizi iki hafta boyunca neredeyse her saat diziye öyle bir maruz bırakmıştı ki, dizi bir hafta sonra 8’inci olmuş, sonraki haftalarda da adım adım zirveye oturmuştu. İnsanlık Suçu’nda da aynı strateji uygulanırsa yükselme şansı yüzde yüz! Herkesin emeğine sağlık!

Yazının devamı...

Dip yavaş ama merak duygusu çok kuvvetli

TMC Film-Erol Avcı’nın yapımcılığını, Başar Başaran ve Emre Özdür’ün Reaksiyon Film olarak hem proje tasarımını, hem de senaristliğini, Gaye Su Akyol, Ali Güçlü Şimşek, Görkem Karabudak’ın müziklerini, Uygar Kutlu’nun yönetmenliğini üstlendiği Dip, cuma akşamı PuHu TV’de başladı. İlker Kaleli, Neslihan Atagül Doğulu, Berrak Tüzünataç, Bülent Emin Yarar, Defne Kayalar, Olgun Toker, Gözde Türkpençe, Tugay Mercan, Gökçe Altuğ, Can Gox’un rol aldığı ilk bölüm oldukça vurucu olan Bakiye’nin “Acı geçiyor. Acı elbette geçiyor. Acı çekmiş olmak geçmiyor” mısralarıyla başladı. Dizinin ilk sahnesi köprünün üstüne çıkıp kendisini atmaya çalışan bir adamdı. Ardından da titreyen telefon sesiyle Boğaz manzaralı bir evde duvara bakan Sahir’le tanıştık. Hem Boğaz, hem de güzeller güzeli bir kadın evde dururken Sahir’in duvara bakışı bize onunla ilgili ilk çengeli attı. Sahir o kadına bakıp ilaç içti ve motoruna atlayıp Cem Karaca’nın Bekle Beni şarkısı eşliğinde olay yerine gitti. İlk tepkisi “Aşağı bakan adam intihar etmez” oldu ve bu kez kendisini bara attı. Buraya kadar Sahir’i anladık. Depresif, çok bilmiş, kendinden emin, serseri ve hasta! Zaten İlker Kaleli bu tip karakteri oynamaya alışık! Poyraz Karayel’de Poyraz karakterleriyle bize sempatik, serseri, depresif, bilmiş karakterlerin resitalini yaptı. Burada değişen şey ses tonu ve tavrı... Bu kez daha sakin bir tavır, daha tok bir sesle karşımızda... Yanlış anlaşılmasın, İlker Kaleli Sahir karakterini şahane oynamış ama ister istemez ben de “Keşke onu farklı bir ruh halinde olan bir karakter olarak izlesem” duygusu oluştu, yalan söyleyemem.

Neden, nasıl sorusunu sorduruyor

Dip, karısı intihar eden ve ondan sonra dikiş tutturamayan fazla zeki, az konuşan, kafasına göre içtiği ilaçlarla yaşayan, karısının hayalini gören, ölmek ve ölmemek arasında kalmış, ölümle yaşam arasındaki sınırda arabuluculuk yapan Sahir’in hikayesini anlatma iddiasıyla yola çıktı. İlk bölümde derdini anlatamadı ama karakterini iyi tanıttı. Özellikle bir sahne vardı ki; hem rejisini, hem senaryoyu, hem de oyunculuk performanslarını çok beğendim. Uğur Polat ve İlker Kaleli Kayıp Şehir’den sonra yine bir stadyumda karşılıklı döktürdüler. Stadyumda intihar edecek olan Savaş Kurtuluş eski bir gol kralıydı. Sahir yanına gitti ve ikisi de geçmişin yükünü yeşil sahaya bıraktılar. İlk bölümde Sahir’in otoriteyle sorunu oluğunu gördük ama bu ikinci bölümde daha fazla açığa çıktı.

Neslihan Atagül Doğulu’yu ilk bölümün sonuna doğru gördük. Buz pateni yapmaya çalışan Bilge’yi daha sonra saçında perukla babasının ölmediğini öğrendiği sahnede izledik. Ardından da kurşun yağmuruna tutuldu. Kimdir, neden üstüne silahlar yağıyor, babasını bulmak için neden bir algoritma çözmek zorunda onları ilerleyen bölümlerde izleyeceğiz. Tüm bunlar için önce Sahir ve Bilge’nin yolunun kesişmesi gerekiyordu. Bunu da bir telefon gerçekleştirdi. İntihar edecekken telefonu çalan ve ölen karısından gelen telefonla şoke olan Sahir sesin söylediği yere yani köprüye gitti ve Bilge’ye kurşun yağınca birlikte nehre düştüler. Bu, ilk bölüm finaliydi. Biliyorum buraya kadar bu dizi ne anlattı diyeceksiniz. Evet konusuna dair bir bilgi edinemedik. Ama ben de büyük bir merak duygusu yarattı. Acaba ikinci bölümde derdini anlatacak mıydı? İkinci bölümde bu telefonun kimden geldiği sorusunun peşinden gitti Sahir... Bu kez bölüme Gün Koper, Feridun Düzağaç ve Gürkan Deniz Akhanlı da katılmıştı. Bölüm finalinde cevabı aldık. Ama bu defa “Neden, nasıl?” sorusu belirdi. Ben de yine bir merak duygusu oluştu.

Ritmi hızlanmalı

Dip, yönetmen Uygar Kutlu’nun yanlış bilmiyorsam ilk dizisi... Haliyle ritmi kaçırdığı yerler olmuş. Kurduğu dünya fazlasıyla Nordic. Fakat ben Dip’i sevdim. Fazla yavaş bir ritmi olsa da, her bölümün finalinde “Kim, neden, nasıl?” sorusunu sordurtmayı başardı. Bir diziyi izletmenin en önemli öğesi meraktır. Bu da Dip’te şimdilik var. Reji iç aksiyonu artırırsa dizi çok daha güzel olacak. Kafamdaki sorular; “Bilge’nin babası kim, ne iş yapıyor ve neden şimdi ortaya çıkıyor? Ali Kemal Sahir ve Bilge’yi neden buluşturuyor? Sahir’e akıl hastası imasında bulunurken onu neden Ekin olarak arıyor? Uygar’ın inatla bahsettiği ama Bilge’nin duymadığı gemi algoritması nedir?” Umarım üçüncü bölümde hepsinin cevabını alırım. Herkesin emeğine sağlık!

Yazının devamı...

Avlu, mazlumun zalime dönüşme hikayesi

Mutlu aileler birbirine benzer. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır” demiş Tolstoy... Oldukça can yakan bu cümleyi perşembe akşamı Star TV’de başlayan Avlu dizisinde gördük. Klasik müzik eşliğinde izlediğimiz kadına şiddet sahnelerinin ardından silah sesi duyduk. Müzik devam etti ama biz İstanbul’un yeni yüzü bir residence’dan çıktık ve birbirine benzeyen binalar arasında, polis sireni eşliğinde jeneriği izledik. Sonra Sagopa Kajmer Galiba şarkısı eşliğinde cezaevine giren Deniz’i gördük. 9 dakikalık girizgahın sonunda Avlu başladı. Limon Film-Hayri Aslan’ın yapımcılığını, Mehmet Güzelbeyoğlu ve Caner Yalçın’ın uyarlama senaryosunu, Ahmet Yurdakul’un senaryo danışmanlığını, Alpay Göltekin, Zeynep Alasya, Caner Özkan’ın müziklerini, Yüksel Aksu’nun yönetmenliğini üstlendiği Avlu’da Demet Evgar, Ceren Moray, Nursel Köse, Kenan Ece, Teoman Kumbaracıbaşı, Çağdaş Onur Öztürk, Deniz Barut, Onuryay Evrentan Atasalihi, Eslem Akar, Denizcan Aktaş, Şeyla Halis, Ayça Damgacı, Hülya Şen, Ümmü Putgül, Çiğdem Benli, Berna Eker, Billur Pınar Yılmaz, Hüseyin Turunç, Efsane Odağ, Merve Atılmış, Ilgaz Küren, Ece Aksel, Melis Cingöz, Saniye Samra, Diden Hayta, Mihramah Cankur, Meltem Savcı, Görkem Mertsöz ve Rüçhan Çalışkur’un rol alıyor. Şebnem Dönmez ve Mustafa Uzunyılmaz’ın ilk bölümün konuk oyuncularıydı. Kolera ve Ankaralı Yasemin konuk sanatçı olarak yer aldı.

Avustalya dizisinden uyarlama

Gelelim dizinin detaylarına... Avlu; formatı Fremantlemedia’ya ait olan, Avustralya yapımı, 2013 yılından beri yayınlanan Wentworth dizisinin uyarlaması... Aslında Wentworth dizisi de 1979-1986 yılları arasında yayınlanan Prisoners dizisinin uyarlaması... Kısacası elde 70’li, 80’li, 2010’lu yıllarda yayınlanmış ve tutmuş bir eser var. Cezaevine giren Deniz’le yani Demet Evgar’la mekanı tanıdık. Zaten cezaevini izlediğimiz filmlerden ya da okuduğumuz haberlerden, kitaplardan biliyoruz, bir de üzerine öyle yabancı bir mekan izledik ki, kendimi Amerikan dizisi izliyormuş gibi hissettim. Tek tip kıyafet, tek kişilik hücreler, ortak açık alanda çay, kahve, mahkumların elinde bıçaklar, kerpetenler... Tam Türkiye’de böyle cezaevi mi olur diyordum ki, diziden açıklama geldi. Avlu’daki cezaevi pilot olarak seçilen bir yermiş. O noktadan sonra gerçekçiliği sorgulamak yerine hikayeye bıraktım kendimi... Deniz Demir, kocasından şiddet gören, kızı kocasını vurunca suçu üstüne alan ve cezaevine giren bir karakter. İçeriye düşer düşmez büyük bir savaşın ortasında kalıyor. Bir yanda Azra, diğer tarafta Kudret! Eski ve yeninin kıyasıya bir savaşı var. Ancak dizinin eski ve yeni savaşı sadece mahkumlar arasında yaşanmıyor. İdari kadroda da Nihal ve Melis bu savaşın kahramanları... Sonuç; filler tepişiyor, çimenler eziliyor. Nihal yani eski Melis’le savaşında Kudret’i, Melis Azra’yı kullanıyor. Onlar da yeni çaylağı yani Deniz’i... Kimin gücü kime yeterse! Finalde; eski kaybediyor. Nihal ölüyor, Azra Kudret’in elinden kurtuluyor. Nihal’in ölümünden de Deniz suçlanıyor. Üstelik çıkışına bir hafta varken...

Reytingler yüksek geldi

Oyunculuklar muazzam... Demet Evgar’ı izlemeye doyamıyorsunuz, Ceren Moray rolünü bulmuş, Azra’yı oynamıyor onunla parende atıyor. Nursel Köse Kudret’le kafamızda ne Nursel bırakıyor, ne de daha önce oynadığı Keriman’ı... Kudretli bir hatun olmuş. Şiddet almış başını gidiyor ama orası cezaevi yapacak bir şey yok. Beni en çok şaşırtan Hülya Şen oldu. Bugüne kadar melodramların ağlak annesi, teyzesi olarak izlemiştik onu. Saçlarının kazınma sahnesinden kavgalarına kadar öyle bambaşka bir kadın olmuştu ki şaşkınlıkla izledim onu. Yüksel Aksu herkesin fazlasıyla yabancı olduğu bu dünyayı film gibi işlemiş.

Ezcümle, ben Avlu’yu sevdim. Ama seyircinin sevip sevmeyeceği konusunda ciddi önyargılarım vardı. Sonuçta biz erkeklerin şiddetine çok alışık olan ve buna prim yani reyting veren bir toplumuz. Bunun örnekleri ortada... Ancak hem bu kadar yabancı bir dünya, hem de kadın şiddetinin bu kadar aleni olduğu bir dünya karşısında seyirci ne tepki verir bilmiyorduk. Cuma sabahı gelen reyting sonuçları yepyeni bir dönemin başlangıcı oldu. Çünkü Avlu; Tüm Kişiler’de 6.15 reytingle 3’üncü, AB’de 6.10’la 4’üncü, ABC1’de 6.51’le 4’üncü oldu. Oldukça iyi reytinglere imza atan Avlu önümüzdeki haftalarda yükselmeye devam ederse ekranda farklılık göreceğimiz aşikar! Mazlumun zalime dönüşmesi bu ülkede en çok izlenen konulardan biri... Avlu’da Deniz’in değişimi hepimizi şaşırtacak gibi görünüyor. Herkesin emeğine sağlık!

Yazının devamı...

Tehlikeli Karım ikinci bölümle açılır

MF Yapım-Faruk Bayhan’ın yapımcılığını, Nalan Merter Savaş ve Vilmer Özçınar’ın uyarlama senaryosunu, Cem Öget’in müziklerini, Çağrı Bayrak’ın yönetmenliğini üstlendiği Tehlikeli Karım, pazartesi akşamı Show TV’de başladı. Gonca Vuslateri, Seçkin Özdemir, Mustafa Üstündağ, Bige Önal, Erdem Akakçe, Ceren Soylu, Bihter Dinçel, Nilay Erdönmez, Fatih Dönmez, Hakan Atalay, Emine Şans Umar, Mert Aydın, Görkem Kasal, Melisa Darıcı, Burak Akyol, Erdal Baran Şahin, Cemre Zişan Sağbır’ın rol aldığı dizi; Tüm Kişiler’de 3.54 reytingle 13’üncü, AB’de 3.34’le 10’uncu, ABC1’de 3.67’yle 13’üncü oldu. Bu sonuç, pazar akşamları sinema filmi yayınlayan Show TV’nin reytinglerini aslında önceki haftalara göre artırdı. Ancak yeterli olduğunu sanmıyorum. Gelelim dizinin detaylarına... Alper ve Derin’in nikahıyla başladı dizi... Ardından da bir televizyonda bunu izleyen Alper’i gördük. Ekranın karşısında ağlamaklı olan Alper, Jonathan Buchanan ve Michael Lister’ın Welcome to a new dawn şarkısında kendisini astı. Ekranda 65 saat önce yazdı ve dizi başladı. Yataktan mutsuz uyanan, düzen takıntılı eşi Derin’i sevmediği her halinden belli olan Alper’i ve onun her şeyine kafayı takmış Derin’i gördük önce... Ardından da işleri büyütmeye niyetlenen Alper’in ortağı ve sevgilisi olan Seda’yla tanıştık. Olaya “Karını zehirleyelim” cümlesiyle dahil oldu. Ne aşk vardı ortada, ne de tutku... Varsa yoksa karını öldürelim, parasına konalım... Oldukça hızlı bir şekilde Alper’i de ikna etti. Restorana gelen ve Mühürlü Aşk kokteyline zehri koyan Alper eniştesi Yaman’a yakalandı ve tüm kanıtları ortadan kaldırdı. Eve geldiğinde ise hazırlanmış bir yemek masası, ortada kan ve “Polisi ararsan karın ölür” yazan bir mektup buldu.

Bu olaya istibarat bile karışırdı

Sonrası tabii ki tahmin edildiği gibi oldu. Alper polisi aradı ve olaya Komiser Fırat dahil oldu. O dakika itibariyle Gonca Vuslateri’yi dizinin sonuna kadar göremedik. Seçkin Özdemir ve Mustafa Üstündağ’ın sahneleri çoğunluktaydı. Komiser Fırat ilk dakikadan itibaren Alper’i suçlayıcı bir tarzla ilerledi. Sanki tüm planı, kokteyle zehir konduğunu biliyormuş gibi davranmasına rağmen dizinin ilk bölüm finalinde onunla ilgili bir şey açıklanmadı. Açıkçası benim için bu kısım muallakta kaldı. Dizinin farklı bir konseptte olmasını çok sevmeme rağmen mantık hataları oldukça fazlaydı. Orijinalini izlemedim ama uyarlamada aklıma yatmayan şeyler vardı. Öncelikle Alper’in yeğeniyle konuşup, günlüğü okur okumaz bir anda bir aydınlanma yaşayıp karısını sevdiğini anlamasına ikna olamadım. Birkaç saat önce karısını öldürecek kadar ondan nefret eden bir adam bir günlükle ancak karısına yaptığı hatayı fark edebilir. Ama çıkıp kameraların önüne atlaması oldukça fazla bir tepkiydi. Bu tavır için birkaç fark ediş daha yaşamalıydı. Kafama takılan bir diğer şey; kameralar önünde fidye için para değiş tokuşuydu. Türkiye’de olamayacak kadar hayal ürünüydü. Tüm bu olay canlı yayında gerçekleşti. Ama bir gazeteci bile Alper’in peşine takılmadı. Böyle bir şey mümkün değil, onu bir medya ordusu takip ederdi. Olaya istihbarat bile girerdi. Drone’un polisin ve kameraların önüne gelmesi de fazlasıyla havalıydı ama gerçek dışıydı.

İmzası dünya haritası

Final bloğunda her şeyin Derin’in planı olduğu ortaya çıktı ve dizi hareketlenmeye başladı. Gonca Vuslateri döktürmüş, o geldiği anda dizi hızlanmaya başladı. Seçkin Özdemir’i bugüne kadar izlediğimizden bambaşka bir biçimde gördük. Bundan sonra daha fazla Özdemir’i konuşuruz. Bige Önal çok yetenekli bir oyuncu ama dizinin ilk bölümünde yeteneğine şahit olamadık. Bu arada sabah kahvaltısında yediği makarna gözümden kaçmadı. Böyle giderse çok kilo alır aman dikkat! Mustafa Üstündağ’ın oyununu çözemedim. O da Derin’in oyununa dahil diye düşünüyorum. Ceren Soylu, meraklı komşu olarak karşımıza çıktı. Son yıllarda benzer rollerde izliyoruz onu. Evlerinin o odasında ne sakladıklarını tabii ki merak ediyorum. Ezcümle; Tehlikeli Karım farklı ve merak uyandırıcı bir işti, oyunculuklar iyiydi ama uyarlamada birkaç sorun vardı. Yönetmen Çağrı Bayrak Dolunay’da Ferit’in evinde dünya haritası tablosunu kullanmıştı. Bu kez Seda’nın duvarını dünya haritasıyla kaplamıştı. İmzası dünya haritası oldu benim için... Tehlikeli Karım’ın ikinci bölümden itibaren açılacağı, oyunun tüm taşlarının yerine oturacağını düşünürsek bence bir şansı daha hak ediyor.

Yazının devamı...

Avlu, İnsanlık Suçu, Masum Değiliz bu hafta başlıyor

Geçen hafta yazmıştım, resmen eylül görünümlü mart yaşıyoruz. Gerçi havada bu konuda bizi hiç yanıltmıyor. Mart sonuna geldik ama donuyoruz. Tarihin en zorlu mart ayı yaşanıyor. Gün geçmiyor ki yeni bir dizi başlamasın... Kanallar en iddialı projelerini bu ay görücüye çıkarıyor. Geçen hafta 4 dizi başladı. Bu hafta üç yeni dizi daha başlıyor. Uzun süredir beklediğimiz, Demet Evgar, Nursel Köse, Ceren Moray, Kenan Ece’nin başrollerini paylaştığı Avlu sonunda perşembe akşamı Star TV’de başlıyor. Star TV bu sezon tamamen kadına odaklı iki proje hazırladı. Ufak Tefek Cinayetler’le karşılığını aldı. Avlu ise konsept olarak bambaşka bir dizi... Beğenilme şansı çok yüksek ama karşısında Bizim Hikaye, Survivor, Vatanım Sensin gibi dişli rakipleri var. Eğer tanıtımları kadar iddialı başlarsa, hikayenin içine ilk dakikalardan seyirciyi çekerse sürpriz yapma şansı çok yüksek!

Cumartesi akşamı yani mart ayının son günü Kanal D ve Atv arasında yeni dizi savaşı yaşanacak. Kanal D uzun süredir çekimleri devam eden; Gizem Karaca, Kaan Yıldırım, Ahmet Mümtaz Taylan, Melike İpek Yalova, Deniz Uğur’un başrollerini paylaştığı İnsanlık Suçu’nu yayınlayacak. Atv ise Damla Sönmez, Uraz Kaygılaroğlu, Aras Aydın, Ushan Çakır, Sercan Badur’un başrollerini paylaştığı Masum Değiliz ile yarışa katılacak. İkisi de ağır drama... Oysa izleyicinin eğilimi şu anda cumartesi akşamları daha çok eğlenceli işlere oluyor. Karşılarında Survivor ve Yeni Gelin gibi iki dişli rakip var. Fakat iyi bir drama her zaman cumartesi akşamı iş yapar. Daha önce Kalbimdeki Deniz, Fazilet Hanım ve Kızları örneklerinde bunu gördük. İnsanlık Suçu ve Masum Değiliz eğer seyirciyi inandırabilirse yaşama şansları yüksek!

DOT Edinburg’da

DOT İstanbul, 14 yıldır çarpıcı oyunlarıyla bize nefes aldırıyor. Her yıl en az iki oyuna gidip “Ohh be iyi ki DOT var” diyen biri olarak DOT cephesinden gelen iyi bir haberi sizlerle paylaşmak istedim. DOT Arts and Theatre, Edinburgh’ta üretime geçiyor. Zaten 10 yıldır Edinburgh Tiyatro ailesiyle yakın ilişkiler içinde olan DOT, 2014’te Theatre Uncut İstanbul Project ile Edinburgh Fringe Festival kapsamında Traverse Theatre’da gösteri yapmıştı. Ağustos 2017’de Lyceum Theatre ve Edinburgh International Festival proje ortaklığıyla sahnelediği Rhinoceros projesi büyük başarı kazanmıştı. Hatta oyunu Lyceum Theatre 2017-2018 programına almıştı. Mart ve nisan ayında gösterimleri olacaktı. Tüm bu güzel gelişmelere bir yenisi daha eklendi. DOT Arts and Theatre; Britanyalı, Türk oyun yazarları ve tiyatro sanatçılarıyla çalışmak, yeni ve çağdaş oyunlar sahnelemek, uluslararası kurumsal proje ortaklıkları ve iş birliklerine devam etmek, İstanbul ile Edinburgh arasında sürekli bir kültür-sanat akışı ve hareketi geliştirmek amacıyla bu aydan itibaren Edinburgh’ta çalışmaya başladı! Her yıl Ağustos ayında Edinburgh’da gerçekleşen Tiyatro Festivali’nde bundan sonra daha fazla DOT oyunu göreceğim için mutluyum. Dünyanın en iyi tiyatro ekiplerinin arasında hayallerinin peşinden koşan bu çılgın Türkleri görmek inanın çok güzel!

Pinto’ya ödül

İzzet Pinto, Türk dizi ve format sektörü için önemli bir isimdir. Bugün Türk dizilerinin yurt dışına satış meselesini bu kadar gündeme taşıyan iki önemli kişiden biri Pinto! 2006’da ilk kez Perfect Bride – Gelinim Olur Musun’u uluslararası arenada satışını üstlendi Pinto. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Muhteşem Yüzyıl, 1001 Gece, Paramparça, Anne, İstanbullu Gelin, Muhteşem Yüzyıl Kösem, Bana Her Şey Yakışır, İşte Benim Stilim, Kısmetse Olur… Daha adını unuttuğum onlarca projeyi yurt dışında büyük birer marka haline getirdi. Bunu sadece ben söylemiyorum. Dünyanın en büyük içerik fuarı MIPTV tarafından uluslararası içerik sektörüne katkısı büyük olup bu doğrultuda pek çok başarıya imza atmış kişilere takdim edilen Onur Ödülü’nün bu yılki sahiplerinden biri Global Agency Kurucu CEO’su İzzet Pinto olacak. 11 Nisan’da Cannes’da düzenlenecek törende Pinto ödülün sahibi olacak. Tebrikler İzzet Pinto. O heyecanın ve başarma azmin hiç bitmesin.

Yazının devamı...

Yasak Elma’yla alışverişe çıktım

MED YAPIM-Fatih Aksoy’un yapımcılığını, Melis Civelek ve Zeynep Soyata’nın senaristliğini, Cem Tuncer, Ercüment Orkut, Efecan Tuncer’in müziklerini, Neslihan Yeşilyurt’un yönetmenliğini üstlendiği Yasak Elma, pazartesi akşamı Fox TV’de başladı. Talat Bulut, Şevval Sam, Onur Tuna, Eda Ece, Sevda Erginci, Şafak Pekdemir, İrem Kahyaoğlu, Sinan Eroğlu, Kıvanç Kasabalı, İlber Kaboğlu, Ayşegül Çınar’ın rol aldığı dizi, karşısında Çukur, Söz, Siyah Beyaz Aşk, 8. Gün, Survivor gibi rakipleri varken Tüm Kişiler’de 3.92 reytingle 9’uncu, AB’de 4.26’yla 8’inci, ABC1’de 4.58’le 7’nci oldu. Şahane bir açılış olduğunu söylemek zor ama bu kadar zorlu bir günde ilk 10’a girmesi dizide bir ışık olduğunun en net göstergesi... Belki başka bir günde olsa çok daha yüksek reytinglere imza atabilirdi. Gelelim dizinin detaylarına... Dizi başlarken telefonuma bakıyordum. İlk müziği duydum, 1990 yapımı, Richard Gere ve Julia Robetrs’in başrollerini oynadığı Pretty Woman (Özel Bir Kadın) filminin, Ray Orbison imzalı Oh, Pretty Woman şarkısı çalmaya başladı. Tabii ki gözüm hemen ekrana kaydı. Alışveriş yapan kadınlar, teknede olan insanlar, lüks arabalar, şahane takılar, çantalar, ayakkabılarla bir jenerik izledik. Sanırım tüm kadınlar Özel Bir Kadın filmini çok sever. Böyle tanıdık bir başlangıç ister istemez beni diziye çekti. Daha sonra da çok şık bir konağın bahçesinde kırmızı camlı gözlükleriyle müzik dinleyen Yıldız karakterini görünce bizim “Özel Bir Kadın”ımızla tanışmış olduk. Ama daha ilk dakikadan onun özel bir garson olduğuyla yüzleştik. Tabii ardında da ahlaksız bir teklifle hikayenin içine girdik.

Kafa dağıtıcı dizi!

Kardeşi Zeynep’le birlikte yaşayan Yıldız’ın hayali zengin olmaktadır. Bir restoranın rezervasyon bölümünde çalışan Yıldız’ın güzelliğinden Ender Argun etkilenir ve eşinin özel garsonu olarak işe alır. Üstelik Yıldız’a hayal edemeyeceği bir dünya sunmaktadır. Yıldız’ın kardeşi Zeynep ise satılan şirketinde ayrılmak üzereyken yeni şirketin sahibi, buzlar kralı Alihan’la kalır. İki kardeş aynı gün aşkın ağına düşerler. Biri patronuna aşık olurken, diğerinin patronu ona aşık olur. Yıldız Ender Argun’un özel garsonu olmaktan çok mutludur. Özellikle Halit Argun’un yanındayken çok daha rahattır. Yıldız’ın mutluluğu Ender Hanım’ın ona kocasını kendisine aşık etmesi ve onunla basılması teklifi yaptığında bozulur. Aynı gün aşık olduğu adamı nişanlısıyla görünce tüm duyguları ters yüz olur. İşte şimdi oyun başlayacaktır. Yıldız Halit Argun’u kendisine aşık edecek, hem istediği hayata kavuşacak, hem zengin olacak, hem de hayattan intikamını alacaktır. İşte ilk bölümün özeti buydu. Bana fazlasıyla Binbir Gece, Aşk-ı Memnu dizilerinin duygusunu verdi. Üstelik dizinin öyle bir tasarımı vardı ki, kendimi sürekli alışverişe çıkmış, yeni ürünlere bakıyormuş gibi hissettim. Müthiş bir kafa dağıtıcı dizi!

Aşk-ı Memnu gibi

Şevval Sam’a bu dizide bayıldım. Nefis bir Ender Argun profili çıkarmış. Eda Ece Yıldız karakterine tabiri caizse cuk oturmuş. Sevda Erginci gün geçtikçe güzelleşiyor. Karagül’den bu yana çok yol kat etti. Talat Bulut, Halit Argun olmuş, hem de Şevval Sam ve Eda Ece arasında iyi bir denge kurmuş. Onur Tuna, buzlar kralı görüntüsüne uyuyor. O buzların eridiğini görmek için sabırsızlanıyorum. Ezcümle; Yasak Elma bana eski günlerimizi hatırlattı. Hem Pretty Woman’la, hem de Aşk-ı Memnu izlediğimiz günlerdeki “Firdevs Yöreoğlu’nun, Bihter’in giydiklerini gördün mü?” diye konuştuğumuz günleri yaşadım. Uzun süredir ekranda styling konusunu konuşmuyorduk. Yasak Elma bu boşluğu üstüne entrikayı koyarak doldurur, ama bunu pazartesi akşamı yapması zor! Yarın daha yüksek bir reyting alacaktır. Ancak sezon sonuna kadar Çukur ve Söz’ü devirmesi çok zor! Ancak yazın devam ederse şansı artar.

Yazının devamı...

Kadın’ın fendi Fatih’i yendi

Kadın’ın fendi Fatih’i yendi

Tarih 2010. Ekranda farklı bir iş arıyoruz. İşte tam o anda Show TV’de Muhteşem Yüzyıl’ın tanıtımları dönmeye başladı. Kanuni Sultan Süleyman’ı izleyecektik. Bugüne kadar yapılmamış bir işti. Rahmetli Meral Okay bu projeyi kurmuş, daha sonra Kanuni rolüne Halit Ergenç seçilmişti. Tarih 5 Ocak 2011. Muhteşem Yüzyıl yayın hayatına başladı ve hepimizi mest etti. Sonuç ortada! Hem Türkiye’de çok izlendi, hem de dünyaya en çok satılan işler arasına adını yazdırdı. Hemen ardından Kanal D Fatih Sultan Mehmet’in hayatını dizi yaptı. 2013 yılında yayınlanan dizi 5 bölüm sürebildi. Muhteşem Yüzyıl çıtayı çok yükseğe koymuştu. O dönem başlayan tüm dönem dizileriyle karşılaştırıldı. Fakat dönem dizilerinin de önünü açtı. Şu an ekranda Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamit, Mehmetçik: Kut’ül Amare, Vatanım Sensin hala o başarının yansımasından faydalanıyor.

İlk bölüm 2.2 milyon liraya mal oldu

Tarih 2017. Ekranda yine farklı bir iş arıyoruz. Kanal D’de ise bir süredir bir karışıklık var. Kenan İmirzalıoğlu’yla anlaşan kanal, ona bir dönem dizisi arıyor. Fatih Sultan Mehmet’in hayatını dizi yapmakta karar kılıyorlar. İşte ilk hata orada başlıyor. Çünkü daha önce aynı kanalın denediği ve başarısız olduğu bir iş! Sinemada ve ekranda daha önce yapılmış bir iş. Farklı değil! Ayrıca senaryoya oyuncu bulunmuyor, oyuncu üzerine senaryo yazılıyor. Muhteşem Yüzyıl’dan farklı bir işleyiş var. Üstelik seçilen yönetmen, senarist, oyuncular, sanat ekibi yolda değişiyor. İlk bölüm çekiliyor ve izlenince beğenilmediği için çöpe atılıyor. Yeni gelen ekip can havliyle her şeyi değiştirip yayına dizi yetiştirmeye çalışıyor. İşleri hiç kolay değil! İlk bölüm tam 2.2 milyon liraya mal oluyor. Sonunda kanal dizinin yayınlanacağı tarihi basıyor. 20 Mart 2018. İkinci hata burada başlıyor. Salı akşamları kadın izleyici kumandanın sahibi olmuşken, pastadan herkes nasibini almışken, yaz geliyorken ve biz artık daha iç acıcı işler izlemek istiyorken Mehmed: Bir Cihan Fatihi dizisini girmek ciddi bir stratejik hata! Kanal zaten çok büyük bir risk almıştı. Keşke riski büyütüp diziyi yeni sezonda girseydi. Vatanım Sensin zaten bitiyor. Onun yerine perşembe akşamları Mehmed’i girmek daha doğru bir hamle olurdu. Böylece ekibin vakti olduğu için alelacele iş yetiştirmek yerine iyi bir senaryo, oyunculuklar ve çekimler çıkardı ortaya...

2018 model Fatih Sultan Mehmed izledik

Neyse olan oldu! Dizi salı akşamı saat 20.00’de Kanal D ekranında başladı. Tabii ki hepimiz ekran karşısına oturduk. Kafamızda onlarca soru vardı. Fakat en çok merak ettiğimiz şey; 45 yaşındaki Kenan İmirzalıoğlu’nun 25 yaşındaki Mehmed’i nasıl oynadığıydı. Elimi vicdanıma koyup söylüyorum ki, Kenan İmirzalıoğlu role çok inanmış. İzlerken ne onun yaşını hatırladım, ne de bu tartışmaları... Mehmed olduğuna inandım inanmasına ama dizinin diyalogları öyle genel geçer, öyle özensizdi ki gözümü kapattığımda bir dönem dizisi izlediğimi anlamıyordum. Sanki bir konakta geçen dizi izliyor gibiydim. Mehmed dizisini izlerken oyunculuğun çok büyük bir kısmının da tonlamayı bilmek olduğunu öğrenmiş olduk. Oyuncular kostümü giymişler giymesine ama hepsi 2018’de konuşuyor gibi tonlama yapıyorlardı. Fakat beni benden alan sorun müzikti. Aytekin Ataş acayip sevdiğim bir müzisyendir. Ama sen ne yaptın Aytekin, diziyi izlerken her sahnede ama her sahnede aşırı coşkulu müzikten kulaklarım acıdı. Dizi bittikten sonra bir değil iki ağrı kesiciyle ancak başımın ağrısını hafifletebildim. Üstelik temalar o kadar çok Muhteşem Yüzyıl’ı anımsatıyordu ki ister istemez karşılaştırma yaparken buldum kendimi...

8 yıl önce olsa övgüler alırdı

Mehmed: Bir Cihan Fatihi eğer 2010 yılında yani 8 yıl önce yayın hayatına başlasaydı şu anda bu köşede diziye övgüler yağdırıyor olabilirdim. Çünkü o zaman o kostümleri görmemiş, o dekorları izlememiş, inanılmaz kaliteli bir senaryoyla hikayenin içine girmemiş, bu müzikleri ilk kez duymuş olacaktım. Fakat biz bunu izledik. Hem de çok kaliteli bir halini yıllarca izledik. Şimdi hem yapımcı, hem kanal, hem oyuncular istedikleri kadar iyi bir iş yapsınlar bizim dimağımız kirli! Ne yapsanız Muhteşem Yüzyıl’la karşılaştıracağız. Ama dizi Muhteşem Yüzyıl kadar özenli bir birinci bölümle karşımıza çıkmadı. Diziyi ablamla izledim. Sanırım en güzel yorumu o yaptı. “Biz Fatih’i hem ekranda, hem de sinemada izledik. Başarılarına aşinayız. Keşke Fatih’in zekasını anlatan, daha az görkemli ama zeka işi bir dizi yapsalardı. O zaman ekran karşısından kalkmazdım” dedi. Ablam tekstilci. Farklılıktan anladığı var olan şeyi başka bir bakış açısıyla anlatmak!

Tüm kategorilerde 3. oldu

Mehmed: Bir Cihan Fatihi, Kadın dizisinin en heyecanlı bölümünde yayın hayatına başladı. Ne yalan söyleyeyim işim olmasaydı ben de ilk bir saatinden sonra Kadın dizisine kaçardım. Öyle iyi bir senaryo, oyunculuklar, çekim ve prodüksiyonla karşımıza çıkıyor ki Kadın insan o gerçekliğin içine bırakıyor kendisini... Sonuç; Mehmed Bir Cihan Fatihi Tüm Kişiler’de 6.41, AB’de 8.79, ABC1 20+’da 7.88’le üçüncü oldu. Kadın dizisi zirvede! Kadın’ın fendi Fatih Sultan Mehmed’i yendi. Peki, bu reyting diziyi kurtarır mı? Ne yazık ki hayır! Umarım önümüzdeki haftalarda durum toparlanır. Böyle çok örnek var. İlk bölüm düşük açıp ardından reytinglerini yükselten... Sonuçta ortada çok ciddi bir emek var. Bu işte emeği geçen herkesin ellerine sağlık! Ama işte kendimi de “Keşke” demekten alıkoyamıyorum.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.