Yol arkadaşlığının sonu mu?
.
Özel dershanelerin kapanması kararıyla birlikte, Hükümet ile Fethullah Gülen cemaati arasındaki çatışma yine gündemde. Tartışma alanı eğitim sorunlarından tümüyle uzaklaştı, karşılıklı “şamar” ifadelerine kadar geldi.
Gülen cemaati, 90’ların başından itibaren yaygınlık ve etkinlik bakımından yükselirken bütün siyasi partilerle eşit denebilecek ilişkiler kurmaya özen göstermiştir. Tansu Çiller’in DYP’si de, Bülent Ecevit’in DSP’si de zaman zaman Gülen cemaatini kendi yanlarında görmüş, buna göre siyasi hesap bile yapmışlardır.
Cemaat, 28 Şubat koşullarına rağmen eğitimin yanında çeşitli ekonomik alanlarda ve medyada önemli gelişmeler göstermiş, toplumda etkili bir güç olarak algılanmaya başlanmıştır.
AKP, siyasi İslam’ın değişik renklerinden merkeze kadar uzanan bir “koalisyon” olarak ortaya çıkarken Gülen cemaati de bu koalisyonun “doğal” unsurlarından biri olarak görülmüş, toplum da siyaset de bunu böyle algılamıştır.
Askeri vesayetle mücadele ve darbe davalarında “yol arkadaşlığı” perçinlenmiştir. Bunlar aslında sadece cemaatin değil, aralarında farklar olsa da liberal ve sol çevrelerin de AKP’nin, Erdoğan’ın yanında yer aldıkları konulardır.
Başka parti var mı?
Gülen cemaati bir siyasi parti olmadığı, “resmi” sözcüleri bulunmadığı için hangi söz, hangi politika, hangi duruş cemaate ait, hangisi değil meselesi hep tartışma konusu oldu. Özel yetkili savcı ve yargıçlarla kimi emniyet mensuplarının icraatları cemaate atfedilirken, cemaat sözcüsü bilinen kişiler bazen reddetme bazen de susma yoluna gitti.
Özel yetkili savcıların MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik bir “operasyon” girişimi de yine cemaatin Başbakan Erdoğan’a yönelik bir girişimi ve barış sürecinin tahrip edilmesi operasyonu olarak algılandı.
AKP çevrelerinde, iki taraf arasındaki ciddi kopmanın burada yaşandığı konuşulmuştur. Dershane olayının ise bu krizin biraz daha öncesinde başladığını bizzat Başbakan ifade etmiştir.
Başbakan Erdoğan, dershane olayı dolayısıyla sert bir üslup kullanmamış, cemaate yakın gazetelerin yayınlarına dönük kırgınlık belirtmiş, orada kendilerine “şamar” atılmak istendiğini söylemiştir. Bu da cemaat sözcülerince “ağır” olarak alınmış ve ona göre cevaplar verilmiştir.
Bu sürece bakılarak, AKP ile Gülen cemaati arasındaki yol arkadaşlığının sona erdiği söylenebilir. Ama sorun şu ki, cemaatin yol arkadaşlığı yapabileceği başka bir siyasi parti yok ve cemaatin çok büyük önem verdiği askeri vesayetin temizlenmesine devam edebilecek bir siyasi parti de yok.