Nazi krizinin devamı
.
Alman hükümetinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti dolayısıyla aldığı kararlar düpedüz “siyaset yasağı”dır.
G-20 toplantısı için Hamburg’a gelecek olan Türkiye Cumhurbaşkanının diğer konuklar gibi önemli bir konuk olduğunu belirten Alman yönetimi, Tayyip Erdoğan’ın bu toplantı dışında herhangi bir faaliyet yapmasını “uygun bulmuyor”.
Bu ifadelerden birçok anlam çıkarılabilir. Eğer Hamburg’da yaşayan Türkler bir izinsiz gösteri girişiminde bulunursa tatsız olaylar çıkabilir, Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat suçlanabilir.
Kuşkusuz şu anda Erdoğan’ın G-20 toplantısına katılmaması fikri de değerlendiriliyor, tartışılıyordur.
Ankara, Alman hükümetinin tavrını “şartlı kabul” gibi alabilir ve bu şartı kabul etmeyi reddedebilir. Cumhurbaşkanlığından yapılan ilk açıklama böyle bir eğilimin düşük ihtimal olmadığını gösteriyor.
Alman halkı 70 yıldan fazla bir süredir ağır bir travmayı atlatmak için uğraşıyor. Erdoğan’ın Nazi suçlaması bütün Almanlar için ağır bir durumdur.
Almanya’yı yönetenler Türkiye ile kriz yaşamak istemediklerini sürekli tekrar ederlerken Erdoğan ve Nazi krizini farklı bir noktaya çektiler.
Dünyanın en önemli yirmi liderinin bir araya geleceği Hamburg toplantısına, Alman hükümetinin koyduğu koşullar dolayısıyla katılmamak kolay bir karar değildir.
Ama “Siyaset yasağını kabul ediyoruz” demek de kolay bir karar değildir.
Hamburg’da dünyanın yirmi lideri yan yana otururken Türkiye’nin koltuğunun boş kalması ciddi bir durumdur. Hele bu krizin Nazi suçlamasına dayandığını bütün dünyanın konuşması da oldukça rahatsız edici bir durumdur.
Türkiye’nin koltuğunun boş kalmasının siyasi yansımalarının bir kısmı tahmin edilebilir.
Çok hasara uğradıktan sonra tamirata girişmek yerine hasar en alt düzeydeyken tamirat yollarını aramanın en etkili siyaset yöntemlerinden biri olduğunu öğrenme konusunda direncimiz maalesef devam ediyor.