Yenikapı’da bitti
.
Cumhurbaşkanı iki gün önce “tamamen bitmedi” dedi. “Galiba bitti” derken sesimiz çok kuvvetli değildi.
Nihayet bitti. Dün Yenikapı’da, halk ve siyasetin büyük çoğunluğu tarafından bitirildi.
Büyük çoğunluk oradaydı, önemli bir eksik vardı. Ama Yenikapı’da olamayanların aklı ve yüreğinin çoğunluğu da oradaydı.
Askeri darbeler ve her türlü demokrasi dışı müdahaleler dönemine son noktayı halk, Türkiye’nin bütün vatandaşları koydu.
15 Temmuz’dan “sonrası” vardı, bir de Yenikapı’dan “sonrası” olacak. Halkın demokrasi için en kuvvetli irade beyanının “sonrası” ancak ve sadece demokrasi olabilir.
Ankara’da bazı “intihar” kalkışmaları endişesi var. Ama bunların “intihar” eylemi olmasından başka bir ihtimal kalmış değil.
Askeri darbeyle iktidarı ele geçirmek ve Türkiye’yi yönetebileceğine inanmak artık hayal bile değildir.
Yenikapı’ya ve ülkenin hemen bütün kentlerinde meydanları dolduran milyonlar hayali de bilmiştir, kabusu da silmiştir.
Ülkenin bir çok kurumu, devletin önemli bir kısmı yeniden inşa edilirken demokrasi de yeniden inşa edilmek durumundadır.
Demokrasi yeniden inşa edilirken, demokrasinin güvencesini sağlama alan bir yapılanma kaçınılmazdır.
15 Temmuz, topluma ve siyasete bunun bilincini çok kuvvetli şekilde yerleştirmiştir.
Siyasetin tümünün bütün sorumluluğu da bu yapılanmanın sağlığını gözetmektir.
Demokrasi hattında toplumsal bir barışa ulaşılmış olmasının değerini herkes biliyor. Ama bu barıştaki eksiği de unutmamak gerekiyor.
Bu eksiğin tamamlanmasının yolunun da yine demokrasi içinde bulunacağını da bildiğimize göre, hangi hamleleri yapmamız gerektiğini de kolayca bulabiliriz.
15 Temmuz’da hepimizin gözü açıldı. Manasız takıntılarımızı da gördük, hastalıklarımızın bütün topluma verdiği zararları da gördük.
15 Temmuz’da bir yıkımla burun buruna gelmemizin hangi eksiklerimiz, hangi hastalıklarımızda kaynaklandığını da doğru teşhis etmek zorundayız.
Bunu başarmak için de hem eleştireceğiz hem de özeleştiri yapmaktan korkmayacağız.