Yeni vatandaşlar
.
Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşı yapılma fikrine karşı tepkilerin bazıları ciddi ırkçılık ifadeleri içeriyor.
3 milyona yakın Suriyeli şu anda Türk topraklarında yaşıyor, bakılıyor, çocukların eğitim görmeleri bile sağlanıyor.
Bunlar Esad yönetiminden, can havliyle Türkiye’ye kaşmış insanlar. Batı’ya gitmeye çalışanların başlarına gelenleri de izliyoruz.
Bu Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin ayrıntıları henüz belli değil, ancak bir “kaliteli” kelimesi telaffuz edildi.
3 milyon insanın geleceklerini Türkiye’de kurma imkanına sahip olmalarının bir anlamı var. Bu, Türkiye mozaiğine 3 milyonluk bir azınlığın katılması demek.
Bu üç milyon insan, kendi anlayışlarıyla, dünyaya bakışlarıyla, alışkanlıklarıyla, gelenekleriyle gelecekler ve buna göre hayat kuracaklar.
Bunun yaratacağı toplumsal ve insani sıkıntıların nasıl çözülebileceğini henüz kimsenin düşünmediği belli.
Bu insanlar iş ararken, kendilerine hayat kurarken birbirleriyle dayanışma halinde olacaklar ve bu şekilde kendilerine hayat alanları açmaya çalışacaklar.
Bu insanlar Türkiye’nin kapısına dayandıklarında, kapılar insanlık adına açıldı ve kuşkusuz doğru yapıldı.
Ama kapılar açılırken hesap, Şam’daki Esad yönetiminin kısa sürede yıkılacağı, yerine belli bir demokrasinin geleceği ve bu insanların evlerine dönecekleri şeklindeydi.
Bu hesap tutmadı. Çünkü bu öngörü yapılırken İran da hesaba katılmadı, Rusya da hesaba katılmadı. Şii dayanışması da hesaba katılmadı. Katıldıysa bile yanlış katıldı.
Suriye’de rejim değişikliği ve bu mültecilerin can korkularının giderilmesi için artık bir zaman biçilemiyor.
Bu insanların uzun süre kamplarda yaşamalarını düşünürken Filistinlileri de hatırlamak gerekiyor. Vatansız ve evsiz kalmış insanların yıllarını kamplarda geçirmelerinin yaratacağı koşulları da hatırlamak gerekiyor.
Bu insanları “seçerek” vatandaşlığa almak, bir mesleği, becerisi, eğitimi olanlara özgür hayat hakkı tanırken, diğerlerini kamplarda tutmanın başka sorunlar yaraması da kaçınılmazdır.
Büyük bir toplumsal ve insani mesele bütün ağırlığıyla kucağımızda kalmış durumdadır. Bulabildiğimiz tek çözüm de vatandaşlıktır.