Yeni ayakkabı
.
Bir hikâye de gelen yılın ilk günü için... Pek fakir bir Bektaşi dervişi, yıpranmış elbiseleri ve her tarafı delik deşik ayakkabıları ile çarşının ortasında yürüyormuş.
Bir dükkânın önünden geçerken, kapıda oturan dükkân sahibinin dikkatini çekmiş. Bu zatın oturuşundan, hâlinin vaktinin yerinde olduğu belliymiş. Önünden ağır ağır geçen dervişe bakmış, ayakkabılarını görmüş, içinden bir acıma duygusu yükselmiş. Seslenmiş:
“Derviş baba, derviş baba! Gel hele!”
Derviş yanına gelince eliyle bekle işareti yapmış, içeri girmiş bir çift ayakkabı getirip dervişe vermiş. Derviş ayakkabılara bakmış ve sormuş: “Ben senin için bir iş yapmadım, bunları bana neden veriyorsun?”
“İçimden geldi” demiş adam, “hadi al, sağlıcakla giy...”
Derviş yeni ayakkabıları giymiş, eskilerini bir kenara atmış, teşekkür etmiş ve tam iki adım atmış ki, arkasından bir ses duymuş. Dükkâncıymış seslenen:
“Derviş baba, sana iyi bir çift ayakkabı verdim, yürürken dikkatli yürü, bak her taraf çamur.”
“Merak buyurmayın, dikkat ederim” demiş tevekküllü derviş baba ve yürümeye devam etmiş.
Birkaç adım atmış atmamış, arkasından yine dükkâncının sesini duymuş.
“Derviş baba, derviş baba, o gittiğin tarafta sivri taşlar var, eğer onlara basarsan kundura yırtılabilir. Biliyorsun sana iyi bir çift verdim, gerçekten yazık olur, daha giyer giymez yırtarsan.”
Derviş baba, içinden bir lahavle çekmiş, “Merak etme efendi” demiş, “Sivri taşlara da basmam, yanlarından usul usul geçerim.”
İki adım atmış atmamış, dükkâncının yine “Derviş baba” diye seslendiğini duymuş, ağır ağır geri dönmüş yanına gelmiş, sormuş: “Bir emriniz mi vardı?”
Dükkâncı, “Bak derviş baba” demiş, “Gittikçe daha hızlı yürüyorsun, bu kadar hızlı yürürsen ayakkabılar çabuk eskir. Biliyorsun sana verdiğim iyi bir ayakkabıdır. Hızlı yürürsen ve çok dolaşırsan çabuk eskir, yazık olur. Hem senin ayakkabın eskir, hem de benim sana yaptığım iyilik boşa gitmiş olur.”
Derviş sesini çıkarmamış, az önce eski ayakkabılarını attığı çöplüğe gitmiş, yeni ayakkabıları çıkarmış, eski ayakkabılarını almış, ayağına geçirmiş. Sonra elindeki yeni ayakkabıları elbisesinin koluyla iyice silmiş ve dükkâncının yanına gitmiş. s“Al bakalım efendi, karşılıksız verdiğin yeni ayakkabılarını. Bana eski ayakkabılarım yeter, hem içimde huzur olur hem de seni dinlemekten kurtulurum.”
Dükkâncı elinde ayakkabılarla dükkânının kapısında dururken derviş baba, yüzünde keyifli bir gülümsemeyle ona tekrar bakmadan uzaklaşmış.
Bu hikâyeden birkaç “hisse” çıkarmak mümkün.
Birincisi, derviş baba açısından: Kimden iyilik kabul edeceğine çok dikkat edeceksin, iyilik yapmanın adabını bilmeyenlerin yaptığı iyiliği kabul etmeyeceksin.
İkincisi, dükkâncı açısından: İçine sinmeyen durumlarda iyilik yapmaya kalkmayacaksın.
Üçüncüsü, ayakkabılar açısından: Yeni ve güzel olan, her zaman eski ve yıpranmış olandan daha rahat olmayabilir.