Tek parti anayasası
.
Yeni anayasa için gerçekten “ideal” sayılabilecek bir hedefleme ve yöntemle yola çıkıldı. Meclis’te dört partinin katıldığı komisyon, temel konularda bir uzlaşma sağlayacak, tartışmalı konular da siyasetin tepesine ve topluma havale edilecekti.
Olmadı, çünkü MHP en başından beri, CHP de bitmez tükenmez gel-gitlerle, medeni bir anayasanın ortaya çıkmasına ve toplumun onayına sunulmasına karşı duruyorlar.
Barış sürecindeki gelişmeler, ardından demokratik bir anayasa yolunda sağlanacak ilerlemeler CHP’nin “ulusalcı” kanadı tarafından “AKP başarıları” olarak algılanıyor, CHP de medeni anayasaya karşı direniş hattında MHP’nin yanına yerleşiyor.
En kötü sonuç
AKP’nin ısrarcı olacağını birçok kez bildirdiği başkanlık, yarı-başkanlık sistemleri hâlen gereği gibi etraflıca ve tatmin edici bir düzeyde tartışılmıyor.
AKP, yine kendi önerisi olan “yüksek yargıya tek çatı” konusunda da ilk tepkilerin ardından yeni bir hamle yapmış değil.
Meclis’teki çalışma fiilen tıkandığına göre AKP’nin kendi hazırlayacağı bir metinle önce Meclis’e, sonra da halka gitme yolunu benimsemesi bir ihtimaldir.
AKP’nin böyle bir yolu tercih etmesi hâlinde, işin içinde bir de başkanlık sistemi ısrarı bulunursa, olayın esasının, ‘demokratik anayasa’nın kavgalar arasında buharlaşması, ortaya çıkabilecek en kötü sonuçtur.
Tek başına AKP mi?
Medeni bir anayasanın, bundan sonraki demokratik süreç için şart olduğunu kimse tartışmıyor. Böyle bir metni, tartışma alanlarından temizlenmiş hâlde halkın önüne getiren, demokrasi programının temel belgesini savunan en büyük siyasi atılımın sahibi olacaktır.
Bu siyasi hamleyi yapabilecek güç ve destek sadece AKP’de varsa, hamleyi AKP’nin tek başına yapmaya çalışması da mümkündür.
Cumhurbaşkanı bir yıl sonra halk tarafından seçilecek ve bu seçimden önce anayasayı tamamlama görevi ortada duruyor.
Barış sürecinin tamamına ermesinin son aşamasının medeni-demokratik anayasa olduğunu bilenlerin bunun için gayrete gelmeleri, yol üstünde birikmiş dikenleri temizleyerek hızlanmaları gerekiyor.