Sonuç alan strateji doğrudur
.
Ak Parti seçim stratejisinin ana hattını kendisine birinci rakip HDP’yi alarak oluşturdu.
Seçim hesapları sonuçta bir matematik meselesidir. Ak Parti de en fazla milletvekilini alabilecek bir strateji kurmakta tereddüt etmedi. Ak Parti’nin CHP seçmeninden alabileceği bir oy bulunmuyor. Olsa bile oldukça küçük rakamlardan söz edilebilir.
Buna karşılık MHP’den alabileceği önemli bir oy beklentisi var. Bu seçmeni kendi safına çekmek için yine HDP -PKK’yı hedef almak ayrı stratejinin bir parçası.
HDP’yi terk edip Ak Parti’ye dönecek seçmen sayısı da fazla görünmüyor, ama Ak Parti için önemli olan daha önce kendisine oy vermiş olan Kürt seçmenin bu kez HDP’ye dönmemesi. Ak Parti’nin seçim stratejisinde “paralel yapı”, Gülen cemaati oldukça aşağı sıralarda bir hedef haline geldi. Bunda, devlet içindeki Gülen cemaati örgütlenmesinin devam eden operasyonlarla önemli ölçüde geriletilmiş, hatta bitirmeye yaklaşılmış olması asıl etken olsa gerek.
Yargıda ve emniyetteki gücü sıfıra yaklaşmış Gülen cemaati şu anda etkinlik aracı olarak medyayı tutmaya devam ediyorsa da, seçmen üzerinde önemli bir etkisi bulunmadığı da yerel seçim ve cumhurbaşkanı seçiminde açık olarak görülmüştü.
Ak Parti’nin HDP’ye dönük stratejisinin dayanaklarından birinin yurt dışı seçmen olduğunu düşünebiliriz. Avrupa’da 3 milyona yakın seçmen var, bunların 1 milyon kadarının oyu kullanması bekleniyor ve bu seçmenin birinci partisi Ak Parti ikinci partisi ise HDP. Aralarındaki fark yüksek olsa da, yurt dışından gelecek oylar halen Ak Parti için de HDP için de büyük önem taşıyor.
Ak Parti’nin oy beklentisi, yine Meclis’te 300’ün üzerinde bir milletvekili sayısını gösteriyor. Ama eğer HDP barajın altında kalırsa, Ak Parti’nin hesabına yaklaşık 60 milletvekili daha eklenecek.
Bunun anlamı da Ak Parti’nin anayasayı tek başına değiştirecek bir Meclis çoğunluğunu zorlamasıdır. Bu sonuç alınırsa Ak Parti’nin seçim stratejisi doğru olacaktır, alınamazsa yanlış olacaktır.
Ancak her iki durumda da Ak Parti’nin Türkiye’nin Kürt vatandaşlarıyla arasına bir mesafe girmiş olacaktır ki, bunun telafisi için de yeni bir siyasi vizyona ihtiyaç duyulacaktır.