Sil baştan?
.
Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, “kumpas” ifadesini kazayla kullanmamış; darbe davalarının yeni baştan görülmesi kaçınılmaz oldu.
Başbakan’ın Adalet Bakanı’yla birlikte, Barolar Birliği Başkanı’nın önerisi üzerine konuşması ve üzerinde çalışma yapılacağını söylemesiyle özel yetkili mahkemelerin baktıkları bütün davaların yeniden ele alınmasının yolu açıldı.
Ergenekon, Balyoz ve asker kişilerin sanık olduğu davalarda başından beri savunma hattı, tümüyle inkâr, bütün kanıtların uydurma olduğu üzerine kuruluydu. Ele geçirilmiş eylem planlarının bu kadar ayrıntılı bir şekilde nasıl uydurulabileceği bir yana, meşhur darbe günlükleri de inkâr edildi.
Halkın bir kesimindeki “Türk ordusuna komplo kuruldu kanaati” değişmedi; kanaatin kuvvetlenmesi için bayağı kararlı “medyatik” çalışmalar da oldu.
Bu kanaatin böyle kuvvetli oluşunun bir nedeni de, aslında “Silahlı Kuvvetler’in müdahale refleksini korumasını” sağlamak. Kimileri hâlâ, en son noktada, bir askeri müdahalenin “kurtarıcı” olabileceğini düşünüyor, buna inanıyor.
Yaklaşan fırtına...
Darbe davaları yeniden görülünce, şu ana kadar yeni bir kanıt olmadığına göre, çok farklı sonuçlar çıkması da büyük ihtimal olarak görülemez. Buna karşılık Ergenekon davasının son hâlinde sokulduğu karmaşadan arınması, Balyoz davasında da “emir komuta” meselesinin dikkate alınmamasıyla ilgili eleştiri ve tepkiler giderilebilir.
Bu davaların yeniden görülmesinin bir başka faydası da, darbeler geçmişimizi yeniden gözden geçirmek olabilir.
Hatta Hrant Dink cinayeti gibi davalarda uygulanan karartmalar da aydınlanabilir.
Bir soru var ki çok kişi sormaya başladı: Bu davalar yeniden görülünce “kitle hâlinde” beraat kararları çıkarsa ne olur?
Öyle olursa, 17 Aralık’ın, Gezi olaylarının esamesini okutmayacak boyutta bir darbe gerçekleşmiş olur.
Gülen cemaatinin sözcüsü sayılabilecek yazarlardan Hüseyin Gülerce birkaç gündür “yaklaşan büyük bir fırtına“dan söz ediyor. O fırtına bu mudur, diye de sorabiliriz..