O da olmaz bu da olmaz
.
Ak Parti, pazarlığı en alttan, “ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için her formüle açığız” diye açtı.
Üç muhalefet partisi de çeşitli kırmızı çizgiler ilan ederek, pazarlığı en yukardan açtılar.
MHP, Ak Parti ile koalisyon yapmak için, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “siyasetten tasfiyesini”, ikinci olarak da barış sürecinin sonlandırılmasını istiyor.
Bunun ardından gelecek olan “savaş” bakanlıklarının, Milli Savunma, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın MHP’de olması talebidir.
Daha ilk iki koşulu Ak Parti’nin kabul etmesi demek, kendisiyle ilgili en büyük inkarlara evet demektir.
MHP’nin diğer açık tavrı HDP ile hiçbir koşulda “yan yana gelmemek” olunca da MHP’li iki koalisyon ihtimali kalmamış demektir.
MHP, Ak Parti ile koalisyon kurmayınca HDP ile her türlü bağı reddedince Ak Parti-MHP ve CHP-MHP-HDP koalisyon ihtimalleri ortadan kalkmaktadır.
Geriye kalan ihtimallerden biri Ak Parti ile CHP’nin koalisyonudur ki, CHP’nin 7 Haziran gecesinden itibaren aldığı tavır, Ak Parti ile koalisyon görüşmesini sadece “nezaketen” yapmaktan öteye gitmeyecekleri şeklindedir.
Çoğunluğa dayanan koalisyon ihtimallerinin hepsi bu şekilde sıfırlanınca geriye iki tane, dışarıdan destekli azınlık hükümeti ihtimali kalmaktadır.
Biri Ak Parti’nin azınlık hükümetini, diğer üç partiden birisinin dışarıdan desteklemesidir ki, bu ihtimal üç parti için de “o zaman biz bu seçimi neden yaptık” ihtimalidir ve aşırı zor görünmektedir.
Son ihtimal de CHP-MHP azınlık hükümetini HDP’nin desteklemesidir ki, bunun için de CHP’nin aşırı ustalıklı manevralarına ihtiyaç vardır.
Bir de sondan bir sonraki ihtimal vardır, bu da HDP’nin Ak Parti’yi “barış süreci” temeli üzerinde ve belli bir süre için dışarıdan desteklemesi ihtimalidir.
Meclis başkanı seçiminde, bu ihtimallerden biri ya da birden fazlası kuvvet kazanabilir ama bu da nihai seçeneği göstermeyecektir.
Ak Parti genel başkanı Davutoğlu, üç partiyle de temas ettikten sonra mührü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iade ettiği zaman da Türk halkının “veremi görme” süreci başlamış olacaktır.