Musul tamam, sıra Halep’te... mi?
.
Bir süredir fazla “savaş sever” bir hava estiriliyor. “Asker millet” duygusunu okşayan bu hava hayra alamet de görünmüyor.
Askeri uzmanlardan sürekli olarak “başarı” yorumları izliyoruz. Türk askerinin şu ana kadar sınırımız dışında ciddi bir kayıp vermemiş olması tabii ki iyi haberdir.
Uzmanlar haritalar önünde Suriye ve Irak’taki mevzilerimizin sağlamlığını, bol miktarda kasaba ve köy adı zikrederek anlatıyorlar.
Manzaranın bütününde ise çok sayıda “düşman kuvvet” olduğunu pek anlatmıyorlar.
Bölgedeki Şiiler, Irak hükümeti, Irak ordusu, Şii milisler, İran birlikleri “dost kuvvetler” değildir.
IŞİD bir numaralı “düşman kuvvet”tir ve IŞİD’in dayandığı Sünniler de “dost kuvvet” değildir.
PKK’nın uzantısı olarak kabul ettiğimiz Kürt örgütleri, PYD-YPG de “düşman kuvvet” olarak görünmektedir.
Musul operasyonuna katılan Irak Kürdistanı’na bağlı peşmergelerin içinde PKK’lıların da olduğu iddiaları vardır.
Ve tabii ki Suriye’deki Esad yönetimi ve Suriye ordusu da “düşman kuvvet”tir.
PYD-YPG’yi ve Irak hükümetini destekleyen ABD’nin “dost kuvvet” olduğunu mu düşünüyoruz?
Suriye’de Esad yönetimini desteklemeye devam eden ve henüz barıştığımız Rusya’yı da “dost kuvvet” olarak mı yazıyoruz?
Irak içinde düşünülen özerk Sünni bölgesinin “dost” olacağının da hiçbir güvencesi yoktur. Böyle bir bölgede etkili olabilecek güç de şu anda radikal Sünnilerdir.
Haritanın “ana”sı budur ve bu harita bizim açımızdan aşırı zorluklar ve engellerle doludur.
Bu haritada, kasaba ve köy isimleri sıralayarak etki alanımızı daha da genişletebileceğimizi savunmak bayağı mantık zorlaması gerektirir.
Bölgede “tam müttefik” sayacağımız bir Özgür Suriye Ordusu vardır, bir de Kerkük bölgesindeki Türkmenler vardır. Bu ikisinin dışında tam güvenebileceğimiz bir kuvvet yoktur.
Temenni edebileceğimiz, IŞİD operasyonunun ardından bir barış sürecinin başlamasıdır. Buna daha zaman vardır, ama sonuçta bu noktaya gelinecektir.
Türk halkına “Musul tamam sıra Halep’te” havasını estirmekten de hemen vazgeçmek gerekiyor.