‘Mühim’i ayırmak
.
Doksan yıllık bir meseleyi çözmek için harekete geçmiş olanların, sürecin hiçbir pürüz olmadan ilerlemesini ve başarıya ulaşmasını istemeleri çok doğal.
Mesele ne on yıllıktır ne otuz yıllık. Tam 90 yıllıktır. 1924’te Kürtlere verilen sözlerin tutulmamasıyla başlamıştır. Dil yasaklamaları, isim yasaklamaları, sürgünler, kurşuna dizmeler, idamlarla geçen bir 90 yılın ‘temizlenmesi’dir ‘çözüm’ denilen kelimenin anlamı.
Varlıklarının bile inkâr edilmesinin, “kart-kurt” diyerek aşağılanmaların, ağır işkenceler, faili meçhul cinayetlerle sindirme çabalarının yarattığı travmaların tedavi edilmesidir “çözüm”ün anlamı.
İlk kez...
1925’te silahın ilk kez patlamasından bu yana, ilk kez silahların “tümüyle” susması için, ilk kez bu kadar kuvvetli bir şekilde yola çıkıldığını her an hatırlamak gerekiyor.
Çözüm iradesinin başında duranlar, ilk kez toplumun geniş kesimini, silahların susabileceğine, buna demokrasinin de dâhil olacağına ikna etti.
Hâlâ ikna olmayanlar vardır; bunların sürekli olarak ‘mühim’i geriye iterek, ‘mühim olmayanı’ öne çıkararak kafa karıştırma, tereddüt yaratma çabaları vardır. Ve bunların “kullanabilecekleri” malzemeler de hep olacaktır.
Uludere oldu, Paris cinayetleri oldu, Oslo sızması oldu; bunlar çeşitli çevreler tarafından ‘gölgeleme’ malzemesi olarak kullanıldı, ama toplumdaki iradenin gücü hepsinin geçip gitmesini sağladı.
Barış diliyle...
İmralı görüşmesini kullanma girişimlerinin olması da doğal karşılanmalıdır.
Bazı siyasiler hâlâ Başbakan’ı bizzat bu tartışma içinde tutmaya çalışıyor.
Bu olayda basının hedef olması da aslında ‘çözüm karşıtı’ cepheye imkân yaratan bir ortam sağlamıştır. Tutanaklar dolayısıyla basına bu kadar sert yüklenmekle, daha sonra benzer durumlar için gazetecilerin cesaretlerinin kırılması sağlanmak isteniyorsa, bunu gerçekleştirmek kolay değildir.
‘Mühim’i, sürecin özelliğine uygun olan bir barış diliyle önde tutmak, tereddütlere ve gerçek sabotajlara karşı ‘barış cephesinin’ en kuvvetli silahıdır.