Müebbet...
.
“Müebbet” kelimesinin art arda defalarca tekrarlanmasıyla ortaya çıkan görüntünün tümü oldukça ağır, etkileyici.
Bu kelimenin önünde tanıdık kimselerin isimleri yer aldığında, o kişileri düşünmemek de elde değil. Adının karşısında “müebbet” yazmasa da Yalçın Küçük‘ün hapiste kalacak oluşunu düşününce, manzaraya “hukuk” diye bakmak zor oluyor.
Mahkeme, “Ergenekon” adıyla anılan “oluşum”un, değişik unsur ve yapılarla, “darbeye tam teşebbüs” suçunu işlediğine kanaat getirmiştir.
Tabii ki kişilerden bakınca kararın her maddesi farklı çağrışımlar uyandırır, hükümleri ağır bulanlar olabilir. Ama yargı söz konusu icraatların “örgütlü” bir faaliyetin parçaları olduğuna hükmetmiş ve kararını buna göre vermiştir.
Mahkemenin kanaati
Bu davanın, cumhuriyetin en önemli siyasi davası olduğuna kuşku yoktur. Açılabilmesiyle de görülmesiyle de sonuca ulaşmış olmasıyla da en önemli siyasi davadır.
Davanın yürümesi sırasında birçok “arıza” olmuştur, dün de hatırlattık; bunların önemli bir kısmı acemilikten ve siyasi bakış eksikliğinden kaynaklanmıştır.
“Teknik” hatalara hukukçular da, bu dava dolayısıyla hukukçu olanlar da değiniyor. Bütün bunlar için temyiz aşaması vardır, avukatlar bunları artık kamuoyuna değil yüksek yargıya anlatacaklardır.
Şu anda esas olan yargının “darbeye tam teşebbüs” suçunun işlenmiş olduğuna kanaat getirmesi ve bütün cezaları buna göre belirlemiş olmasıdır.
Davalar uzamamalı
Bir gün önce söylediğimizi tekrar edeceğiz: 12 Eylül ve 28 Şubat davaları, uzamamak, kısa sürede sonuçlanmak durumundadır.
Ergenekon davasında savunmalar “tümüyle inkâr” ve “siyasi tertip” iddiası üzerine kurulmuştu. 28 Şubat davasında ise bütün icraatlar açıktır ve “kabul” üzerine kurulacak, “görevimizi yerine getirdik” savunması yapılacaktır.
28 Şubat davası herhâlde “askeri müdahaleler” dönemini kapatan son dava olacaktır. Olmak zorundadır.
Tekrar edelim: “Bir daha bu ülkede askeri müdahale, darbe gibi olaylar olmayacak” demeye, diyebilmeye çok yakınız. Bunu diyebilmek için de eksiksiz demokrasinin kuvvetine ihtiyacımız olduğunu da nihayet öğrendik.