Kuvvetli lider talebi!
.
Başbakan Erdoğan’ın sağlık sorunu duyulduğu andan itibaren en çok duyulan ses “maazallah”tı. Erdoğan’ın siyasi kariyerinin zirvesinde olduğuna kuşku yok. Böyle bir aşamaya gelmiş bir siyasiyle ilgili en doğal beklenti, dayandığı halk desteği dolayısıyla, aynı etkinlikte çalışmaya devam etmesi beklentisidir.
Başbakan’ın sağlık sorunu ortaya çıktığı anda yaşanan birkaç dalgalanmadan en şiddetlisi “kuvvetli lider talebi” oldu. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması konuşulurken, elbette ki yerine kimin gelebileceği de konuşuluyor ve o noktada kuvvetli, hatta çok kuvvetli lideri zorunlu görme alışkanlığı da su yüzüne vuruyor.
Oysa ki demokratik sistemin yaşadığı deneylerden, geçtiği aşamalardan sonra “çok kuvvetli lider,” günümüzde sistemin işleyebilmesi için önemli bir unsur olmaktan çıkmış, hatta pek istenmeyen bir unsur haline gelmiştir.
“Çok kuvvetli lider”in bulunmadığı durumlarda siyasi yarış da birbirine yakın lider adayları arasında cereyan etmekte, böylece tepeye kim çıkarsa çıksın, sistemin bütün unsurları esas olarak çalışmaktadır.
AKP’nin kuruluşu ve gelişmesi, kolay bir koalisyon üzerine gerçekleşmedi. Merkez sağın, siyasi İslam’a kadar uzanan farklı unsurlarının bir araya gelmesi, bu unsurlara demokratik sürece ağırlık koyan “özgürlükçü-liberal” çevrelerin de katılmasıyla ortaya çıkan büyük koalisyon varlığını sürdürüyor. Böyle bir koalisyon da, demokratik siyasette eksikleri fazla bir toplumda, kuvvetli lider sayesinde mümkün oluyor.
Toplumdan yükselen “maazallah”ın siyasi karşılığında bu koalisyonun sürmesi dileği ve sürmesinin ancak kuvvetli liderle mümkün olabileceği inancı vardır, devamında da “bu koalisyon dağılırsa kaos çıkar” korkusu bulunuyor. Korkunun özündeki “kaos” da sistemin kişilere bağlı olduğunu ifade ettiği gibi sadece Erdoğan’ın değil, AKP’nin de siyasi alternatifinin bulunmadığının adeta itirafıdır.
Türk toplumu, kuvvetli liderin bulunmadığı durumlarda, demokrasiye yönelik vesayet ve tehditlerin üzerine gitmenin mümkün olmadığını yaşayarak defalarca gördü. Bir kişinin değişmesinin eskiye dönüş ihtimalini güçlendireceği korkusu da Türkiye’de demokratik kurumlara, bunların yerleşmişliğine güvenin ne kadar düşük olduğunun kanıtıdır.
Başbakan Erdoğan, herkesin yaşayabileceği insani bir sorun yaşadı, ama bu sorunu yaşarken konumunun kuvvetini görmüş oldu. Bunu, ona oy verenler kadar vermeyenler de hatta arkasındaki büyük halk desteğinin nedenini anlamayanlar da görmüş olmalıdır.