“Kontrollü darbe” ağır bir suçlama
.
15 Temmuz günü ve gecesinde yaşanan her şeyin iddianamelere yansıdığını söylemek mümkün görünmüyor.
Bu iddianamelerin kamuya yansıyan bölümlerinden “siyasi ayak” konusunda bir bilgilenme olmadığının üzerinde daha önce de durmuştuk.
Darbe girişimine katıldığını kabul edenler de hangi siyasi amaçlarla bunu yaptıkları konusunda hiçbir şey söylemediler.
15 Temmuz kalkışmasıyla ilgili soru işaretleri ve tartışmalar devam ederken CHP genel başkanının getirdiği “kontrollü darbe” iddiasına Hükümet ağır tepki gösterdi.
“Kontrollü darbe” denildiği zaman “kontrol eden” tarafta Hükümet’in yer aldığı söylenmiş oluyor.
İddia açık ve ciddi: 15 Temmuz günü darbeyi durdurma imkanı varken bu yapılmadı, sonraki siyasi faydalar hedeflenerek darbecilerin bir noktaya kadar gitmelerine izin verildi.
“Kontrollü darbe” lafından anlaşılacak olan budur. Bu da halkın sokağa çıkmasının daha önceden planlandığı varsayımını da içermektedir.
“Kontrollü darbe” tartışması ilk kez 19’uncu yüzyılın başında Fransa’da ortaya çıkmıştır. Karl Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” kitabı bunu anlatır.
Kılıçdaroğlu “kontrollü darbe” iddiasını dile getirirken Marx’ı okuyarak ve Louis Bonaparte’ın imparator olmasını hatırlayarak mı bu görüşe ulaştı, tabii ki bilemeyiz.
Ama iddianın ciddiyeti dolayısıyla CHP genel başkanının daha çok açıklama yapma, bilgi ve kanıt gösterme mecburiyeti vardır.
Mecburiyet vardır, çünkü silahlı askerler sokaklardayken halkın sokağa çıkması ve iki yüzden fazla insanın hayatını kaybetmiş olması da iddianın diğer vahim tarafıdır.
2002 sonrasında çeşitli darbe hazırlıkları yapıldığını biliyoruz. Gülen Cemaati ve devletin darbe davalarını sulandırıp buharlaştırmış olmasına rağmen neyin ne olduğu ortadadır.
Bunların üzerine bir de 15 Temmuz ve “kontrollü darbe” tartışmasının gelmiş olması temizlenmesi gereken alanı daha da genişletmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun iddiaları çok fazla açıklama ve kanıt gerektirmektedir, bunu da kamuoyu bekleyecektir.