Kanıt açık, durum çok net
.
Devletin en tepesi; Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Dışişleri Müsteşarı toplantıda. Konu Suriye. Suriye politikasının genel hatları da konuşuluyor, somut konular, “teknik” ayrıntılar da konuşuluyor.
Ve bu toplantı dinleniyor, kayda alınıyor, siyaseti etkilemek amacıyla kullanılıyor. Dinleyenlerin ve yayanların amacı Hükümet’in Suriye konusunu seçim kaygısıyla belirlediğine inandırmak. Servis edenler, başlıkta bunu söylüyor.
Söz konusu toplantı Dışişleri Bakanlığı’nda yapılıyor. Bu toplantıyı dinlemenin, kaydetmenin ve sızdırmanın adı dünyanın her yerinde “casusluk”tur.
‘Dış komplo’ vurgusu
Amaç, Erdoğan’a ve Hükümet’e seçime iki gün kala darbe vurmaktır. Odak ise, servisin tarzına bakılırsa, bugüne kadarki dinleme ve sızdırma faaliyetlerini yürütenle aynı “odak”tır.
Başbakan Erdoğan, geçen yıl MİT Müsteşarı’na yönelik operasyonla başlayıp 17 Aralık ve devamına kadar gelen operasyon serisini açıklarken oldukça kuvvetli bir şekilde “dış odak”ı vurguluyordu, hâlen de vurguluyor.
“Dış odak”, “dış komplo” gibi büyük lafları, iddiaları kanıtlamak kolay değildir. İnanırsınız veya inanmazsınız, abartma olduğunu düşünürsünüz veya mantıklı olduğu kanaatine varırsınız. Bunlar belli algılardır. Ama son dinleme ve servis operasyonu, çapı ve boyutları itibarıyla çok açık bir kanıttır.
Bu icraatı yabancı bir “odak”, bir istihbarat örgütü yapmış olsa da, diğer dinleme ve servis etme operasyonlarıyla son derece koordineli olduğu da çok açık.
Gözler belki açılmıştır
İç siyaseti etkileme, Erdoğan’a seçim kaybettirme ve onu eve gönderme operasyonunun daha büyük bir siyasi ittifak boyutu olduğunu düşünmek için artık çok ciddi kanıtlar var.
Operasyonun görünen kısmında, başından itibaren Gülen cemaatini, CHP’yi, bir kısım devlet ve yargı mensubunu teşhis ederken bu koalisyonun bu kadar büyük ve kapsamlı bir siyasi operasyonu gerçekleştirmesiyle ilgili kuşkular da dile getiriliyordu.
Koalisyonun daha “büyük” olduğunu, “operasyonel” gücünün cemaat, CHP ve yargı ve emniyet mensuplarından çok daha yukarıda olduğunu da görmüş bulunuyoruz.
Türkiye’de olan biteni, Tayyip Erdoğan nefretiyle görmekte ısrar edenlerin gözleri de belki biraz açılmıştır.