Hayırlı olsun Binali bey
.
Adabımız böyledir, önce “hayırlı olsun” deriz, sonrasına bakarız. Yeni başbakan bugün belli olacak, biz şimdiden “hayırlı olsun” diyelim.
Perşembe günü, bugün 19 Mayıs kutlamaları sırasında Ak Parti yönetimi son toplantısını yapacak, sonra Cumhurbaşkanı’na gidecekler.
Ak Parti içinde yapılan temayül yoklamalarının tümünden oldukça ağırlıklı bir şekilde Binali Yıldırım adının çıktığını biliyoruz. Dün akşam saatlerine kadar esen rüzgar da aynı ismi fısıldıyordu.
Geçen sefer, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı öncesinde çok ağırlıklı bir isim öne çıkmamıştı. Bu kez parti örgütleri ve milletvekilleri açık olarak Binali Yıldırım’ı istediklerini söylediler.
Binali Yıldırım, Ak Parti’nin kurucu kadrosundan ve Erdoğan’ın “İstanbul” kadrosundan son kalan birkaç isimden biri. Bakanlık görevlerinde başarılı olduğu sadece Ak Partililerin değil, oy vermeyenlerin de teslim etikleri bir isim.
Yıldırım’ın adının bu kadar net biçimde öne çıkmasında, bir önceki Haziran seçimlerinin ardından çok konuşulan “fabrika ayarlarına dönüş” rüzgarının da etkili olduğu söylenebilir.
Ak Parti kadroları “genç” değil “tecrübeli” tercihi yaparken herhalde başbakanın bu kez tam bir “başkan yardımcısı” olarak çalışmasını öngörmüşlerdir.
Erdoğan’ın kararının açıklanmasına saatler kala “son tercihteki güçlüğü” de değişmemiştir. Bu güçlük, yaklaşık üç yıl sonraki cumhurbaşkanı seçimi ve üç buçuk yıl sonraki genel seçim öncesinde bir kez daha “kadro değiştirme” ihtimalinin güçlüğüdür. Yeni başbakan kim olursa olsun, önümüzdeki birkaç ay yeni hükümet, hükümete güvenoyu, yaz tatili ve muhtemelen dokunulmazlık referandumu ile geçecektir.
Yeni başbakan, “başkan yardımcısı” olarak çalışsa da hem bir cumhurbaşkanı seçimini, şu andaki anayasaya göre Erdoğan’ın son seçimi hem de genel seçimi yönetecek “ikinci” kişidir.
Dolayısıyla önümüzdeki dönem, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki herhangi bir uyumsuzluğun telafi edilebileceği bir dönem değildir. Ama, bir gün kala, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partinin temayülüne, temayüllerine uyup uymayacağını, sevdiği üzere “ters köşe” yapıp yapmayacağını hala bilmiyoruz.
Siyasette 24 saat bayağı uzun bir süredir.