Hapishaneden mektup (2)
.
Vatan Haber
Dün, yıl sonunda hapishanelerden gönderilmiş iki mektuba yer vereceğimizi söylemiş ve Silivri Cezaevi’nde tutuklu, ‘1. Ergenekon’ davasında yargılanan emekli subay Zekeriya Öztürk‘ün mektubunu yayımlamıştık. Bugün de Diyarbakır Cezaevi’ndeki KCK tutuklusu bir siyasinin, M. Nesip Gültekin‘in mektubunu olduğu gibi yayımlıyoruz.
“Sayın Okay Gönensin
Siz de biliyor ve içinde yaşıyorsunuz. Ülkemizde 30 yılı aşkındır kimine göre savaş, kimine göre ise düşük yoğunluklu savaş... Ama bu bir gerçektir ki; bu topraklar üzerinde insanlarımız genç yaşta (gerilla, polis, asker, korucu ve sivil) yaşamlarını yitiriyorlar. Bu ülke insanları bu ölümleri hak etmiyorlar. Bir şekli ile bu ölümlerin önüne geçmek gerekirken her ne hikmetse savaş ve savaş dili derinleştiriliyor. Yakın tarihte siz de bilirsiniz ve hatırlarsınız gazetecilerden biri bir özeleştiri yapmıştı. ‘Ben bugüne kadar ordudan ve emniyetten gelen açıklamalarla kamuoyunu bilgilendiriyordum.’ Psikolojik bir savaş ortamına kamuoyunu sürüklüyordu.
Bu tutum bugüne kadar ne dağlarda gerilla sayısında bir azalmaya ne de bu dökülen kanın durmasına engel olmuştur. Aksine savaş ortamını daha da kızıştırmıştır. Bazı yerlerde halkları (Türk, Kürt) boğazlaştırmaya kadar götürmüştür.
Tam da adım atmaya doğru gidilirken tekrar AKP hükümeti tasfiye ve yok etme politikası ile Sayın Öcalan’ın avukat ve aile görüşmelerini engelleyerek tecrit ile yüz yüze bıraktı. Ülkenin her tarafına askeri operasyonlar, sınır içi ve sınır dışı uçakları ile hava saldırısıyla KCK ismi ile siyasi operasyonlar başlattı.
Bize göre bu savaşı durdurabilecek siyasilerle birlikte yazarlar, gazeteciler, aydınlar vardır ve olmalıdır. Basın-yayın organları tarafsız, gerçekleri meydana çıkartma ve her şart altında hakikatleri bulmada araştırmalar içine girmelidirler. Hakikatleri askeri komutanlardan ve de emniyet müdürlerinden duydukları ile yetinmemeli ve kamuoyunun vicdanı olmalıdırlar.
Öcalan’ın İmralı’da, Kandil ve Avrupa’da (Oslo5) yapılan görüşme ve diyalog esnasında bu topraklar üzerinde kan dökülmüyor, insanlar ölmüyordu. Bu görüşmeler kesilince yeniden kan, gözyaşı ve barut kokusu gelmeye başladı. Bu izlenen politikaların Türkiye’de yaşayan hiç kimseye yarar getirmeyeceğini ama bir yıkıma, boğazlamaya ve ötekileştirmeye götüreceği kanaatindeyiz. Oysa; bu topraklar üzerinde yaşayanların milliyetleri ne olursa olsun onurluca barış ve huzur içerisinde yaşamaya layık olduklarını biliyor ve istiyoruz.
Ben de BDP Diyarbakır İL yöneticisiyken 04.10.2011 tarihinde sabah saat 5’te evime baskın yapılarak savcılığın imzasının olduğu ev araması ve gözaltı yazısı ile gözaltına alındım. Dört (4) gün TEM D. Bakır Şube Müdürlüğünde kaldım. Tek bir soru soruldu: ‘PKK, KCK-TM üyesi misin?’ dosyanın gizliliğinden dolayı başka bir şey sormadan savcılığa, savcılıkça da bu soru ile birlikte Mezopotamya Radyosu ve Roj TV konuşmaları, gerilla cenazelerini devlet hastaneleri morgundan alıp mezarlığa getirme vb. sorular sorularak tutuklama yapıldı.
Savaş dilinin bir an önce terk edilmesi, bu topraklardan onurluca bir yaşam ve demokrasinin getirilmesinde siz vicdan sahibi, kaleminden barış akan, hakikatleri araştırarak bulan, kamuoyunu aydınlatmada katı vicdanları bile yumuşatan aydınlara çok iş düşmektedir ve bu konuda ciddi bir emek sarfedilmesi gerekmektedir.
Yaşamınızda başarılar dileyerek selam ve saygılarımı sunuyorum.
M. Nesip Gültekin
Diyarbakır D Tipi Kapalı C. Evi
H7/Kısım”