Gül’ün dönüşü
.
Cumhurbaşkanı seçimi yaklaştıkça AKP’de, Erdoğan sonrasına ilişkin tedirginliğin ortaya çıkması kaçınılmazdı, öyle de oldu.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili bir sorunun AKP’de olduğu gibi, genel kamuoyunda da kalmadığı görünüyor.
Bu aşamada Erdoğan’ın, “Ben vazgeçtim Abdullah Gül ile devam edelim” demesini bekleyen herhalde kalmamıştır.
Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıkarken, başbakan olarak istifasını vereceği gibi AKP genel başkanlığından da ayrılmış olacaktır.
Vekil başbakan olacak
Hükümette bir başbakan yardımcısı, AKP’de bir genel başkan yardımcısı vekil olarak görev yapacaktır.
Erdoğan yemin ettikten sonra vekil başbakan hükümetin istifasını verecek, Erdoğan da yeni bir başbakanı yeni hükümeti kurmakla görevlendirecektir. AKP’nin yetkili kurulları da toplanıp, yeni genel başkanın seçileceği genel kurul için karar alacaktır.
Bir yanda genel seçime kadar görev yapması öngörülen hükümet oluşturulurken, diğer yanda Erdoğan’dan sonra partiyi yönetecek ve genel seçim sonrasında başbakan olacak yeni lider seçilecektir.
Yüksek etki ve yetki hali
Bu her siyasi parti için, hele iktidar partisi için büyük bir değişimdir ve bazı çalkantılar yaratması kaçınılmazdır. AKP’nin iç disiplini kuvvetli bir siyasi parti olması da bu çalkantıları yok etmez, çünkü çıta çok yüksektedir.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduktan sonra, hükümet ve parti ile kuracağı ilişki tarzı, yetkilerini kullanma tarzı, bazı sonu işaretleri taşısa da bugüne kadarki bütün Çankaya sakinlerinden farklı olacağı da kesindir.
Genel seçime kadar “geçici” bir hükümet görevde olsa da hem iç hem dış politika açısından genel bir frene basma halinin olması da beklenemez, dolayısıyla bu dönemde ana politikalarda Erdoğan’ın en yüksek etki ve yetki hali kaçınılmazdır.
Mesele AKP kongresinde
Ancak genel seçimlere bir yıldan az bir süre kala AKP’yi bu seçimde de galip çıkarma ve “2023 hedefi”ne götürme açısından bakıldığında mesele AKP kongresinde düğümlenmektedir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adının tekrar ve oldukça kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmasına bu açıdan bakmak gerekiyor.
Gül, bütün devlet direncine rağmen seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak 7 yıl içinde hem görevinin gereklerini yerine getirmiş hem de partisinin edindiği misyonlardan kopmamıştır.
Zaten siyasetin içinde olduğu için bir “dönüş”ten söz etmek yerine, Gül’ün yeni dönemde yine en tepedeki “iki”den biri olarak devam etmesi üzerinde durmak gerekiyor.