Gül’ün ‘çözümler bildirgesi’
.
Cumhurbaşkanı Gül, temel meselelere bakışının ana hatlarını çeşitli fırsatlarda aktarıyor. Kimi konularda, hükümetin günlük politikalarından farklı konumda görünmekten de çekinmeden görüşlerini açıkladı.
Cumhurbaşkanı seçimine yaklaşık bir buçuk yıl kaldı, Gül’ün “siyasi” yaklaşımları giderek daha da önemli olacak. Anayasa Mahkemesi, Gül’ün tekrar aday olabilmesinin yolunu açarken, siyasetin yeniden yapılanmasında “tek seçenek” durumunu da ortadan
kaldırmıştı. Gül, bir kez daha Çankaya’ya aday olabilir, seçilebilir. Şu anda kamuoyu araştırmaları seçilmesi ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor.
Vatandaşlığın ‘şekli’
Herkesin bildiği gibi, AKP’nin “üç dönem” kuralını uygulaması hâlinde, partide ve hükümette gerçekleşecek olan yeni yapılanmada Abdullah Gül’e önemli “konum” yolu da açılacaktır.
Gül, Cumhurbaşkanı olarak Taha Akyol’un sorularına cevap verirken gündemin en önemli meseleleri üzerine bir tür “çözümler bildirgesi”
aktardı. Örneğin, “vatandaşlık” kavramının anayasada yer alacak şekli hakkında, tercih edilmesi gerekenin “eşit vatandaşlık” olduğunu, 1924 Anayasası örneğini vererek belirtti. 1924 Anayasası örneği, daha sonraki anayasa ve uygulamalara bakıldığında önemli bir yaklaşım farkı taşır ve bu fark, sonraki “ırkçı” gelişmeler karşısında yer tutan önemli bir dayanak noktasıdır.
Esas olan demokrasi
Gül “yargı” kapsamındaki sorunlarla ilgili olarak daha önceki tavrını tekrar ederken, kendi üslubuyla, hâlâ devam eden “dalga dalga” hâllerinin sona ermesini istiyor. Demokrasilerde “masumiyet karinesi” üzerine çalışan yargı, bizde “suçluluk karinesi” üzerine çalışmaktadır, bunun ilk sonuçlarından biri de tutukluluk sürelerinin uzunluğudur. Sorun sadece çeşitli davalardan sanık askerleri ilgilendirmiyor; bu, söz konusu davalardan önce de var olan ve kimsenin el atmadığı bir sorundur. Başkanlık sistemiyle ilgili olarak da Gül bir sistem tartışmasına girmiyor, esas olanın “demokratik denetim” ve “güç dengeleri”nin sağlanması olduğunu belirtiyor.
Gül, “çözümler bildirgesi”nde yer alan her konuda yine her şeyden önce “demokratik kriterler”in yüksek olması gerektiğini vurguluyor. Bunu da “eksikler”in hızla tamamlanması talebi olarak anlayabiliriz.