Gaz terörü
.
Cumartesi akşamı eylemcilerle polis arasında saatler süren arbedeyi izlemek zorunda kaldık. Kaçacak yeri olmayan insanların da üzerine sıkılan biber gazlarının etkilerini gördük.
Eylemciler açısından neyin protesto edildiği, ne istendiği gibi konuların geçerliliğini kaybettiği açıkça görülüyor.
Gezi Parkı’nın ağaçları fazlasıyla dikildiğine, kışla inşası, alışveriş merkezi, otel gibi projeler mahkemece durdurulduğuna, yetkililer de bunların olmayacağını söylediklerine göre ortada bir talep kalmış değil.
İlk günkü talepler yerine geldiğine göre, Taksim Platformu’nun varlık nedeni de kalmış değil, bu grubun kendisini lağvetmesi gerekiyor.
Ne alakası var?
Kalan bir biber gazı savaşı. Polis yolu kesiyor, göstericiler polisin üzerine gidiyor, polis biber gazı sıkarak göstericileri kovalıyor. Sonra göstericiler tekrar toplanıyor, aynı şeyler tekrar edilip duruyor.
Bu arada olayları canlı yayınlayan iki televizyon kanalında büyük laflar uçuşup duruyor. Biri eylemleri 60’ların anti-Amerikan gösterilerine benzetiyor, kimse bununla Gezi’nin, Taksim’in ne alakası var, diye sormuyor.
Polis, göstericiler dışındaki kimseler de olduğuna dikkat etmediği gibi biber gazını öyle bol salıyor ki pencere, kapı kapatmak da yetmiyor. Çoluk çocuk evinde oturanlar, turistler,
yolunu şaşırmışlar, herkes o gazdan nasibini alıyor. Büyük ihtimalle biber gazından etkilenen olaylarla ilgisiz kimselerin sayısı gösterici sayısından fazladır.
Artık yetti...
Bu gösterilerle, hükümet devirecek kadar büyük bir kriz ortamı yaratmak için uğraşan darbe sever çevreler Mısır’la birlikte heyecanlandılar. Son gösteride bunun izlerini görmek zor değil.
Artık “yetti“ diyenler de seslerini duyurmaya başlamalı.
Yetti, Gezi-Taksim davası bitti. Taksim’den Tahrir çıkarmayı umanlar ise siyasi bir mesele olarak kalacaklar.
Biber gazı terörü de yetti. Gösterici olan olmayan herkesin gazdan etkilenmesini önemsemeyen, hatta evlere doğru gaz sıkılmasına göz yuman yetkililer de buna son vermenin çaresini bulsunlar.