Dinleyen, dinlenen
.
Sahte isimler üzerine alınmış yargıç kararlarıyla bazı gazetecilerin telefonlarının dinlenmesinin ya da başka yöntemlerle dinlenmelerinin savunulur bir yanı yok.
Gizli dinlemeler bizim hiç de yabancısı olmadığımız bir konu. İnsanları dinleyenler, dinleme imkânına sahip olanlardır ve bu imkân da her zaman “devlet”lerde vardır. “Devlet iradesi” dışında başkalarını dinleyenler varsa onlar da ancak devlet imkânlarını kullanabilenlerdir.
Bizdeki gizli dinlemelerin birkaç değişik devlet kurumu tarafından yapıldığı, bu olay alevlendiğinde ortaya çıkmıştı. O sırada dinleme işlerinin tek elde toplanması için bazı çalışmalar da yapılmıştı. Ama sonuçları kesin olarak bilinmiyor, rivayet muhtelif.
Bir devlet imkânı olarak gizli dinlemenin en yaygın gerekçesi “güvenlik”tir. Devletin güvenliği için, ülkenin bölünmemesi için insanlar dinlenir; dinlemenin kıstaslarını birileri koyar, kararı da başka birileri verir.
Neye güveneceğiz?
Devlet gücünün sahibi olanlar ya da bu gücü kullananlar, dinleme imkânlarını kullanmaktan kolay feragat edemiyor. Geçenlerde ABD’nin başka ülkelerin yöneticilerini dinlediği ortaya çıktı.
Birkaç yıl önce de Fransa devletinin gazetecileri dinlediği ortaya çıkmıştı.
Bizde dinleme olayları patladığında taksi şoförleri de, ev kadınları da dinlendikleri kanaatindeydi, herhâlde bunu devlet tarafından önemsenme olarak görüyorlardı.
Başbakan’ın ofisinde dinleme cihazı bulunduğuna göre, insanların “onu dinliyorlarsa beni neden dinlemesinler” diye düşünmelerinin değişik psikolojik nedenleri vardır.
En gelişmiş silahlar da devletlerin elindedir, ama devlet gücüne sahip olanların bu silahları “kafalarına göre” kullanabildikleri dönem çoktan bitti. Dinleme meselesi de aslında bundan farklı değil.
Deniyor ki, “insan ölmüyor, ama bu dinlemeler sayesinde şöyle böyle faydalar oluyor.” Tamam. O hâlde gidecek, yargıcı da bu faydalara ikna edeceksiniz.
Yargıç kararı olmadan yapılan dinleme faaliyetlerinin kanıtlanması son derece zor. İçeriden birisinin dinlemenin kanıtını dışarı sızdırması dışında başka bir yol yok.
Dolayısıyla gerçek hayatta devlet dinliyor, dinlenenin haberi olmuyor, bundan kim ne fayda sağlarsa sağlıyor.
Dinleme öyle bir iş ki, bu imkâna sahip olanların adalet duygusundan başka güvenilecek bir şey kalmıyor.