Devletin şusu-busu değil kendisi!
.
Birkaç gündür, olayları izleyen herkesin en çok duyduğu, en çok okuduğu kelime “devlet”. Bu kelimeyi en fazla kullananlar da operasyonun bir “temiz devlet” görevi olduğunu anlatmaya çalışanlar.
Operasyon “siyasi” bir operasyondur, “zayıf noktalar” bulunmuş, çalışılmış ve sahneye konulmuştur. Gelişmelerin tümüne bakıldığında, bütün aşamaları ve son sunuşuyla ortaya çıkan görüntü “siyasi”dir.
Operasyonu anlamaya çalışanlar, bazı soruların içinde kayboluyor. Haklılar, şu anda böyle bir operasyonu yürütebilecek “açık” bir siyasi güç yok. CHP’nin durumu ortada, MHP’nin durumu ortada; böyle bir operasyonu sahneye koymalarını sağlayacak bir toplumsal destekleri de yok, siyasi cevvaliyetleri de yok, “operasyonel” güçleri de yok.
Veriler bunlar olduğuna göre, arama “devlet içinde bir çete” çerçevesine yöneliyor.
Şart sorular...
Böyle “devlet içinde çete” çok sık aranmıştır. Zaman zaman “derin devlet” aranır, zaman zaman da “dış güçlerle bağlantılı yapılar” aranır.
Susurluk’taki organizasyon “devlet içinde bir çete” miydi yoksa “devletin” ta kendisi miydi?
6-7 Eylül’de İstanbul’u gayrimüslimlerden “temizleyen” devlet içinde bir odak mıydı, devletin ta kendisi miydi?
Adnan Menderes’i devirmek için, önce Demokrat Parti’yi bölme operasyonu, sonra darbe yapan “devlet içinde bir cunta mıydı” devletin ta kendisi miydi?
Yassıda mahkemelerindeki yargı, “cuntanın emrindeki yargıçlar” mıydı, devletin ta kendisi miydi?
28 Şubat’ı askeri, sivili, yargısıyla bir birlikte planlayan, uygulayan “devlet içinde bir veya birkaç odak” mıydı yoksa devletin ta kendisi miydi?
Sorulması gereken, doğru teşhis edebilmek için sorulması şart olan çok soru var.
‘Kürt meselesi’
“Devlet neden doğal müttefikleriyle birlikte böyle büyük bir operasyon şimdi girişti?’
Bu soruyu çok açık soralım ve cevap vermeye çalışalım.
Acaba, Kürt meselesinin demokratik çözümünün kesin olarak engellenmesi hedefi olabilir mi?
Bunu düşünürken son günlerde Mustafa Balbay’ın tahliyesinden sonra yaratılmaya çalışılan havayı da düşünelim; dün aynı konumdaki KCK sanığı milletvekillerinin tahliye edilmemesini de düşünelim; 28 Şubat davasında gelinen durumu da ekleyelim.
Kürt meselesinin demokratik çözümünün içinde, ucunda, isterseniz yanında deyin, devletin “dönüşmesi” de vardır. Bunu “devlet” herkesten iyi biliyor ve ertelemek için “topyekûn” bir mücadeleye girdi. Bu ortamın sağlanmasında, yine birçok siyasetçinin yanlış teşhisler koymasına yol açan “devlet bizde” yanılsamasının payını da görmek gerekiyor.