Demokrasi görevi
.
Ölenin arkasından kötü konuşulmaz, diye bir adetten söz edilir. Kenan Evren’in arkasından “kötü konuşmaya” hiç gerek yok.
Yirminci yüzyılın en kanlı askeri darbelerinden birinin başındaydı. Üç yıl önce yapılmış darbe planını, üç yıl sonra uygulamaya koyarken “mecburen yaptık” demişti.
Tutuklamalar, işkenceler, cinayetler hep “mecburen”di. Darbe ortamı hazırlamak da “mecburen”di. Darbe ortamı hazırlamak için insanları birbirine kırdırmak da “mecburen”di. Darbe ortamı hazırlamak için ülkeyi iç savaşa sokmak da “mecburen”di.
Kenan Evren hayatını kaybettiğinde “ağırlaştırılmış müebbet hapis” hükümlüsüydü. Evren hüküm giyerken de aynı sorular soruldu. Türkiye’de darbe dönemi bitti mi? Post modern, aşırı modern, ince veya aşırı ince darbeler artık olmayacak mı?
Bu soruların cevabını demokrasi ruhu ve bilincine sahip herkesin aynı açık yüreklilikle vermesi gerekiyor.
Bugün o cevabı vermek için bir fırsattır. Çok önemli bir fırsattır. Evren’in cenazesine katılmamak o sorunun sembolik ama kuvvetli bir cevabıdır.
Halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı Erdoğan, darbeyle cumhurbaşkanı olan Evren’in cenazesine katılmayarak o sorunun cevabını vermelidir.
Cumhurbaşkanı olması Evren ruhunun devamı olan bir muhtırayla engellenmek istenen Abdullah Gül o cenazeye katılmayarak demokrasiye sahip çıkma kararlılığını göstermelidir.
Evren tarafından hapse atılmış, siyaset yapması yasaklanmış Süleyman Demirel cenazeye katılmayarak malum anlayışı mahkum ettiğini göstermelidir.
Ahmet Necdet Sezer, bulunduğu o makamın birinci görevinin demokrasiyi savunmak olduğunu göstermelidir.
Bilumum siyasiler, Evren ile çalışmış siyasiler dahil, Evren ile mecburen aynı sofrada oturmuş, konuşmuş olanlar dahil Evren’in temsil ettiği ruhun da artık var olmadığını göstermek için cenazeye gitmemek durumundadırlar.
Evren yalnız başına, ailesi ve o günlerden kalma “silah arkadaşlarıyla” ama gerçek bir yalnızlıkla toprağa verildiği zaman demokrasi görevine sahip herkes sorumluluğunu yerine getirmiş olacaktır.