Darbe davalarının intikamı
.
Ergenekon ile başlayan darbe davalarının hepsi aklanmalarla sonuçlandı.
Buna göre Türkiye’de hiçbir askeri müdahale olmamıştır, girişimler olmamıştır, planlar yapılmamıştır.
Rahip cinayetleri de karambola getirilip yok edildi, Zirve Yayınevi katliamının itiraf etmiş sanıkları bile salındı.
Pir-ü pak bir geçmişimiz dolayısıyla 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve bilumum muhtıralarla ilgili olarak da “olur böyle şeyler” deyip geçiniz deniliyor.
Peki geçelim. Benzer dertlerden muzdarip Avrupa ülkelerinde ve Güney Amerika’da belli uzlaşmalara gidildi. İspanya, Portekiz ve İtalya’da da askerler bir daha siyasete müdahale girişimi olmayacağının taahhüdünü verdiler, belli davalar açıldı, sonra herkes sustu.
Bizdeki darbe davalarında Gülen cemaatinin fazla aktif olduğu biliniyor. Bu konuda da davalar, tutuklamalar var.
Cemaat mensubu yargıçlar, savcılar, davaların hepsi açıldıktan sonra hepsini büyük bir başarıyla sulandırdılar.
Önce yığınla insan eklendi, meseleyle hiç ilgisi olmayanlar içeri alındı ve doğrudur, bazı hileler de yapıldı.
Ve böylece bütün davalar çökertilmiş oldu. Balyoz davasına eklenmiş bir disket ile de davanın esası yok edildi, alt rütbeli insanlara ağır cezalar verilerek de kamuoyunun tepkisi sağlama alındı.
Başka ülkelerdeki gibi bir uzlaşma olmuş olabilir, bu anlaşılır bir durumdur ve demokrasiye gerçekten güvence sağlanmışsa kimsenin itirazı olmaz.
Ama, bu ülkede davalara konu olan olayların hiçbiri olmadı pozisyonuna gelmek çok farklı bir durumdur.
Hele ki, gazetecilerin sanık olarak çekilmeleri ve haklarında 52 yıla kadar hapis cezası istenmesi durumu bir “intikam” operasyonuna çevirmektedir.
İnsa diye bir şey var. Üst düzey askerler oturuyor, yetki ve sorumluluklarını aşan planlar üzerine tartışıyor, hepsi beraat ediyor, hatta devletten tazminat alıyor, ama bunları haber yapan gazetecilerin 52 yıla kadar hapsi isteniyor.
Bu, siyasi irade açısından açıklanabilir bir durum olmadığı gibi “nasıl bir uzlaşma oldu” sorusunun sorulmasını gerektirmektedir.
Askeri vesayet varsa demokrasi yoktur, demokrasi varsa askeri vesayet olamaz. Bu davayla bu sorular da sorulacaktır.