Çekilmede tıkanma mı?
.
“Nasıl geldilerse öyle gitsinler”... Sonra, “silahlarını bıraksınlar, gömsünler öyle gitsinler”...
Kandil’den gelen ses de “çıkacağız ama çıkarken öldürülmek istemiyoruz” diyor.
Başbakan da bir kademe yukarı çıkıyor: “Ellerinde silah yoksa güvenlik güçlerinin müdahale etmesi için bir neden olmaz.”
Provokasyonlara, sabotajlara en açık ortama şimdi girildi. Bu ortamın olabildiğince kısa sürede geçilmesi gerektiği konusunda süreci yürüten ve destekleyen herkes hemfikir.
Farklı gibi görünen açıklamaların, sürecin çökmesi için dua edenlerde bir “tıkanma” umudu yarattığı görülüyor. Hükümet çekilmeyle ilgili olarak Meclis’in katılmasına ve yasal bir temel aranmasına sıcak bakmadığını ısrarla tekrarlayınca “çökme” bekleyenlerin umutları biraz daha yükseldi.
Son bilgi, bu konuda Öcalan’ın alacağı karar ve açıklamanın beklendiği yönünde. Kim ne hesap yaparsa yapsın, en az muhtemel senaryo, Öcalan’ın süreci tıkayacak kararlar alması, açıklamalar yapmasıdır. Silahların devri bitmiştir, devir demokrasi ve demokratik siyaset devridir diye ilan etmiş olan Öcalan bu sürecin dışındaki bütün seçeneklere yolu kapatmıştır.
21 Mart’taki Nevruz’da Öcalan’ın bir adım atması, ateşkes-eylemsizlik ilan etmesi bekleniyordu. İki adım attı; ateşkesle birlikte, sınır dışına çekilme çağrısı da yaptı. Anlaşıldı ki Hükümet tarafı, bu iki adımın birlikte atılacağı bilgisine epey önceden sahipti.
Dolayısıyla süreçteki üçüncü madde, çekilmenin nasıl olacağı maddesi, en azından martın başından itibaren süreci yönetenler için gündemin birinci maddesi hâline gelmişti.
Gelişmelerin tümüne bakıldığında, çekilmenin nasıl olacağı konusunda belli bir fikir ve altyapı için çok daha önceden çalışılmış olduğu kanaatine varılıyor. Bu durumun da esası şeffaf yürütülen bir sürecin şeffaf olmaması gereken kısımlarından olduğunu kabul etmek gerekir.
Daha da ileri gidelim. “Üç vakte kadar” Kandil’den “Türkiye’deki militanlarımızın tümü sağ salim Kuzey Irak’taki üslerimize ulaşmıştır” açıklaması gelirse kimse şaşırmasın.
Nehirleri aşıp derede boğulma olayları, pire-yorgan hikâyeleri bizim coğrafyada çoktur, ama şu anda sürece mesafeli duranlar bile boğulacak olanın 76 milyon olduğunu biliyor.