Çadırları kim yaktırmış?
.
Gülen Cemaati’ne, hükümet ve AKP kanadı “paralel yapı” adını taktı ve sürekli olarak bu adı kullanıyor. “Paralel yapı” devletin içinde örgütlenmiş bir oluşumun devlet imkanlarını kullanarak yasa dışı yollarla siyasete müdahale eden bir “örgüt”ün adı oldu.
Bu örgütün icraatlarından biri olarak son günlerde gizli dinlemelerin yaygınlığı ortaya çıktı. Polis bir soruşturma uyduruyor, takma bir isimle doğru bir numara için gizli dinleme talep ediyor, savcı tamam diyor, hakim tamam diyor.
Savcı soruşturmayı, isimleri, telefon numaralarını araştırmıyor, “yakın” polisten gelen talebe imzayı basıyor, hakim de “yakın” savcının yanına imzayı basınca gizli dinleme yasal hale gelmiş oluyor.
Bu yolla dinlenen isimlere bakıldığında, bir çoğu için “dinlense ne olur dinlenmese ne olur” denebilir. Bunların çoğu fikri zikri belli, yaptığı iş belli insanlar ama belli ki dinleyenlerin başka beklentileri var.
Son olarak ortaya atılan “iddia” en az gizli dinlemeler kadar vahim bir durumla ilgilidir.
Gezi olaylarının bir anlamda çığırından çıkmasının ilk adımı protestocuların çadırlarının yakılması olmuştu. Bu çadırlar yakılınca tepkinin tonu değişmiş ve bunları kimin yaktığı tam anlamıyla kaynamıştı.
Şimdi iddia Gezi çadırlarını Gülen Cemaati’ne bağlı emniyet mensuplarının yaktırdığı şeklinde ortaya çıktı.
Çadırların yakılması emrini verenin, Cemaat bağlantısı nedeniyle görevinden alınmış bir emniyet müdür yardımcısı olduğunu söyleyenler çadırları yakan polis memurlarıdır.
Çadırları kim yaktı? sorusunun cevabı böylece ortaya çıkınca Gezi olaylarıyla başlayan 17 Aralık operasyonuyla devam eden süreci daha açık olarak anlamak mümkün oluyor.
Gezi’den 17 Aralık’a kadar uzanan sürecin iyi yönetilip yönetilmediği bir başka konudur. Ama Gezi çadırlarının yakılması olayının bu kadar geç ortaya çıkması da başka zaaflara işaret etmektedir.
“Paralel yapı”nın aslında “paralel mi” yoksa “esas yapı” mı olup olmadığı üzerine de biraz daha düşünmek gerekiyor.
ÖZÜR
Önceki gün (Salı) teknik bir hata nedeniyle yazarımızın eski köşe yazılarından biri yayımlanmıştır. Okurlarımızdan özür dileriz...