Biri kazanacak
.
Biz siyasette de futbol maçı gibi net sonuçlar isteriz, bekleriz. Ama siyasi kavgalarda süre yoktur, sınır yoktur, sonuçlar bayağı sonra belli olur.
AKP ile Gülen cemaati arasındaki çatışma, dershane düzenlemesinde bir “hafifletme” yapılmasına rağmen devam ediyor. Demek ki, dershane meselesi tek mesele değilmiş.
Fethullah Gülen’in son beyanlarında “devletle, iktidarla kavgamız yok” demesine rağmen, bu beyanın hemen öncesinde karşılıklı saydırmalar hız kesmemişti. Gülen’in son açıklamasında, kendilerinin “örgüt” olarak nitelenmesini bir suçlama gibi alarak reddetmesi de dikkat çekicidir.
AKP tarafının kanaatinde bir değişiklik olmadı. AKP, cemaatin, Tayyip Erdoğan’ı devirme koalisyonu içinde yer aldığına inanıyor. Bunun için 28 Şubat’a kadar gidiliyor, cemaatin bu dönemde “dik durmadığı” iddia ediliyor, sonra iyice yakına gelinerek Gezi olaylarında cemaatin yine “kalkışmanın içinde yer aldığı” söyleniyor.
Cemaate yönelik eleştiriler arasında, barış sürecini desteklememek hatta zaman zaman “köstek olmak” da var...
Mantıksız görünse de...
Cemaat de, AKP’nin devlet içinde güç olmasıyla birlikte kendilerine yönelik icraatlara giriştiğine, 2004 MGK kararları sonrasında da kendilerinin “bitirilmek” istendiğine, bunun için fişlemeler yapıldığına, dershanelerin kapatılmasının da bunun parçası olduğuna inanıyor.
Türkiye üç önemli seçimi arka arkaya yaşayacak. Böyle bir seçim sürecinde, siyasi kuvvetlerin kendi taraflarını daha güçlendirmek istemesi, ittifakları bozmamaya, hatta yeni ittifaklar aramaya çalışması doğaldır.
Bu koşullarda, kavganın zamanlamasına bakıldığında doğal bir “siyasi mantık” bulmak zorlaşıyor. Gülen cemaatinin oy etkinliği yüzde 1 diye hesaplansa bile, bu süreçte yüzde 1 dahi azımsanacak bir oran olmadığı gibi medya etkinlikleri de sonuçta bir siyasi güç anlamına gelir.
Bu çatışmadan kimin kazanarak çıkacağı söylenemez, ama şu andaki veriler çatışmanın durmayacağını, belki daha da tırmanacağını gösteriyor, eğer taraflardan birisi, en tepeden sert ve kararlı bir nokta koymazsa.