Bataklık deyince
.
Vatan Haber
Orta Doğu’nun karmaşık siyasi ve toplumsal ilişkilerini, şiddetli hesaplaşmalarını anlamak için içine girmek gerekiyormuş.
Atak ve etkili dış politika yürütmek, yakın çevremizle daha ilgili olmak gibi hedeflere kimsenin itirazı olamaz. Tabii ki bir tek koşulla; bataklığın içine sürüklenmemek koşuluyla.
Bu coğrafyada kimse başkasının çocuğunun ölümüne üzülmez, kendi çocuğu ölünce herkese onu göstererek “düşmanın insanlıktan nasibi almadığını” anlatır.
Çocuk öldürmek konusunda bu coğrafyada kimsenin kimseye söyleyecek sözü yoktur.
Orta Doğu’daki karmaşanın boyutlarını bizim durumumuz da gösteriyor.
Suriye ile hasmane ilişkiler içindeyiz. İsrail ile de hasmane ilişkiler içindeyiz.
Suriye ile İsrail de savaş ilişkisi içinde.
Irak’ta Şiilerle aramızın iyi olduğu söylenemez, ama yine Şiilerle ilişkileri kötüleşen Kürtlerle hasmane olmasa da olumlu denilemeyecek bir ilişkimiz var.
Filistinlilerin Hamas’ını bizim hasmane ilişki içinde olduğumuz Suriye ve Suriye dolayısıyla aramızın serin olduğu İran destekliyor, onlara silah vermeye devam ediyor. Biz de Hamas’ın Filistin halkının temsili açısından “meşruiyetini” kabul ediyoruz, itilmemesi için çaba gösterdiğimiz gibi İsrail’e yönelik saldırılarını “kendini koruma” olarak görüyoruz.
“Stratejik” müttefikimiz ABD ise Hamas’ın saldırgan olduğunu düşünüyor, İsrail saldırılarını meşru savunma olarak görüyor.
Zaten Rusya ile Suriye meselesi dolayısıyla bir “serinlik” yaşıyoruz.
İşte bu karmaşaya, içinde yer alan bütün oyuncuların şiddetin her türlüsünü kullanarak siyaset yapmalarına, ittifakların sürekli değişmesine “bataklık” deniliyor...
Bu bataklık da bütün bataklıklar gibi “girmesi kolay çıkması zor” bir bataklık. Her an yeni bir “hasmane ilişki” sahibi de olabilirsiniz, açık bir düşman sahibi de olabilirsiniz, kimin kumanda ettiği bilinmeyen bir saldırının hedefi de olabilirsiniz.
Bu coğrafyada herkes “adam gibi ölmek” hattında politika yapıyor; bu hattın dışında olmak da, eğer amaç barışa bir nebze katkıda bulunmak, çocuk cinayetlerini durdurmak ise, hiç kimseyle “hasım” olmamaktan geçiyor.
Esas olanın herkesin “insan gibi yaşaması” olduğunu anlatmaktan geçiyor.