Avrupa’dan Türkiye’ye bakışlar
.
Avrupa’nın Türkiye’ye bakışındaki dalgalanmaları, arada artan bir mesafe hissedince yakınma konusu yapıyoruz.
Buradan bakınca hissettiğimiz samimiyetsizlik ve az bilgiye, az dikkate bağlı tavırlar Türkiye için de yorucu oluyor. Herhalde Avrupa da bir türlü kapanmayan bir Türkiye dosyasından yorgunluk hissediyordur.
Avrupa’da genel olarak hakim olan Türkiye bakışında esas olan halen “kuşku”dur. Bu kuşku hem demokrasi tartışmaları ortaya çıktığında, hem de Charlie Hebdo gibi olayların ardından İslam konusu gündeme geldiğinde daha açık hale gelmektedir.
Daha önce Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği tartışıldığında, işsizlik sorunu olan bir ülkeden gelebilecek “istila”dan söz edilirdi. Bu endişe çoktan geride kaldı.
Eğer Türkiye Avrupa Birliği üyesi olursa, yüz binlerce Türk o gün bavulunu alıp Avrupa’nın yolunu tutmayacak. Buna karşılık “birlik içinde eşitlik” adına yeni talepler ortaya çıkacak.
Avrupa tarafında Türkiye’nin AB üyeliğine kesinlikle karşı olan ve hep bir mesafe olması gerektiğini savunanların kafasında din meselesinin ağırlığı devam etmektedir. Bu katılığın aşılabilmesi için şartlarda ve şartlanmalarda bir değişiklik de görünmüyor.
Ancak Türkiye ile ekonomik ve toplumsal ilişkisi olan bütün Avrupa çevrelerinde bakış çok farklıdır ve Türkiye’nin demokratik süreçlerdeki mücadelesi de bu süreçteki bütün lekeler de dikkatle izlenmektedir.
Son dönemde ise, Türkiye’nin içindeki siyasi çatışmaların çok öne çıkmasıyla Avrupa’nın bu kesimi de “kuşkulu” konumuna gelmiştir.
Çatışma dilinin egemen olduğu, uzlaşma kültüründeki zafiyetlerin sık sık kendini gösterdiği bir ortam Avrupa’daki Türkiye algısını önemli ölçüde etkilemektedir.
İçeride canlı tutulan bir siyasi daralma en olumsuz görüntüleriyle dışarıya aktarılınca Avrupa’nın bakışı da sürekli dalgalanma haline geçmektedir.
Bu da, Avrupalının Türkiye’deki değişime daha yukardan bakmasını engellemekte, sonuç AB’ye tam üyelikle ilgili “ama”ların artmasına yol açmaktadır.
Türkiye kendini, yaşadığı değişimi, dünyaya daha iyi ve açık olarak anlatma ihtiyacındadır. Bunu anlatmaya çalışmakta yoğunlaşmak bile içerdeki “düzeltme” ihtiyaçlarını kendimize de daha açık gösterecektir.