Arızalı diller
.
Vatan Haber
Türk toplumu, bugüne kadar görülmüş en açık hâliyle “barış” yönünü gösteriyor. “Barış” kelimesinin, bu kadar uzun ve acılı çatışmalar içinde yaşamış bir toplum için bu kadar ağırlıklı bir şekilde öne çıkmış olması çok önemlidir.
“Yedi düvel bize düşman,” “etrafımız düşmanlarla sarılı,” “dış düşmanların içimizdeki uzantıları her tarafımızı sarmış” ruhu ve inancıyla doğmuş, yaşamış, yaşatılmış kuşaklar her fırsatta tekrar tekrar korkutuldu, korktu.
Bu korkularla toplum sürekli “düşmanlıklar” ortamında tutuldu. Böylece de hayatın her alanında çatışmacı diller egemen oldu.
Kendi sorunlarını sürekli olarak “dış mihraklar” üzerinden açıklamak ve kötü yönetimleri böylece aklamak bu topluma yapılan en büyük kötülüklerden biri oldu.
Toplum, korkularından kurtulma sürecinde kendisine güvenebileceğini de gördü. Her tarafımızın iç ve dış düşmanlarla sarılı olmadığını, sorunlarımızın sadece bunların ürettiği sorunlar olmadığını da anladı.
Ama toplumda yaşanan bu zihinsel gelişmeyi durdurmak için uğraşan kuvvetler hâlâ var.
Korkan, korktuğu için sürekli savaş hâlinde yaşayan bir toplum özlemi hâlâ var olduğu içindir ki kadınların kafalarına kurşun sıkılıyor, canlı bombalar patlıyor.
Toplumdaki barış iradesinin gelişmesinde tereddüt yaratmak için savaş ve çatışma dilinin canlı tutulması gerekiyor. Bu dille var olanlar, bu dili egemen kılmak için uğraşacaklardır.
Ancak şu andaki sıkıntılardan biri, iradelerini tüm toplumun barış içinde yaşaması yönünde gösterenlerde bile sık sık “çatışmacı dil” alışkanlığının su yüzüne çıkmasıdır.
Bu kadar uzun süredir çatışma ruhuyla yaşatılmış, çevrede hep “düşman” aramaya alıştırılmış yapıların “barış dili”ne dönmesi hiç kuşkusuz ki kolay değildir.
Ama toplumun talebini doğru okuyan siyasi iradelerin bütün temsilcilerinin sık sık “dil arızaları”na düşmesi de hayatı zorlaştırıyor.
“Çatışmacı dil” hâlâ alkış alıyor olabilir, en ucuz demagojiler, “açık tribün” düzeyinde laf oturtmalar hâlâ insanların hoşuna gidiyor olabilir. Ama sorunları hızla çözebilmek için bu üslubun temizlenmesi gerekiyor.
Bu üslubun temizlenmesi için daha kuvvetli bir siyasi bilince, bu bilincin siyasetin bütün alanlarında görülmesine hâlâ ihtiyaç olduğu görülüyor.