Ak Parti’yi 2013’e getirenler 2023’e götürecekler
.
Ak Parti bir “kadro hareketi” olarak doğdu. “Kadro”yu oluşturanlar, Refah Partisi’nin Erbakan dışındaki “A takımı”ydı ve partilerinin toplumsal ve siyasal tıkanmasını görmüşlerdi.
Bu kadro, 28 Şubat sıkıntısı ve ekonomik kriz devam ederken herkese demokrasi ve ülkeye istikrar vaadiyle halkın önüne çıktı ve 2002 seçimini kazanmasının ardından kendisini kimine göre yavaş kimine göre hızlı bir şekilde inşa etti.
Ak Parti kendisini inşa ettikçe orta ve alt sınıfların çekim alanı oldu. Ekonomiyi büyüten, orta ve alt sınıflara birçok alanda toplumsal ve ekonomik gelişme, sosyal politikalarının başarısı tartışılmaz bir siyasi parti olarak bu kesimlerde büyük ölçüde kök saldı. Bu sayede 2015 seçim başarısızlığı bile yüzde 41’le sınırlı kaldı.
İlk sütununu, orta ve alt sınıfın ekonomik ve sosyal beklentileri üzerine kuran ve onlara sürekli cevap vererek bu sütunu güçlendiren Ak Parti, Avrupa Birliği tam üyelik adayı olarak da demokratik bir hedefi yine halkın önüne koydu. Bu da daha çok ekmek ve daha çok özgürlük isteyen orta ve alt sınıflar için ikinci sütunu oluşturdu.
Bu hamlenin vazgeçilmez devamı da “askeri vesayet” konusunda halkın korku ve endişelerinin giderilmesiydi. Ak Parti “askeri vesayet”in canlandığı her durumda dik durdu, referandumlarla halka sorup olumlu cevaplar aldıkça da üçüncü sütununu yerleştirdi.
Darbe davalarında Tayyip Erdoğan “savcıyım” demişti, ama sonra bu davalar tümüyle aklanmayla sonuçlanınca Ak Parti’nin üçüncü sütununun “devletle uzlaşma” adına buharlaşıp buharlaşmadığı sorusu da ortaya çıktı.
Üçüncü sütun sağlam bir şekilde dururken, “çözüm süreci” veya “kardeşlik projesi” Ak Parti’nin dördüncü sütunu olarak ortaya çıktı. Orta ve alt sınıflar bu sütunun tam desteği olurken, Kürler de oldukça kuvvetli şekilde barış tarafında yer aldılar.
Ak Parti’nin 2001’de başlayan ve 2013’te dört sütun üzerine yerleşen çok kuvvetli bir siyasi iktidar olmasına kadar olan süreç budur. Bu doğru ve objektif bir özettir.
2015’e bugüne geldiğimizde, orta ve alt sınıfların Ak Parti’yi terk etiğini söylemek mümkün değildir. Sütunların birincisi, ekonomik ve sosyal olanı yerli yerindedir ve halk bunu görmektedir.
İkincisi, yani Avrupa Birliği standartları hedefinde eksikler çoktur, ama bu eksikler sütunun arlığını ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı gibi az zahmetle bile tamamlanabilir.
Üçüncüsüne, askeri vesayete gelince, “devlet benim devlet biziz” üslubunun yarattığı “farklı bir uzlaşma mı var” sorusunun dışında aşırı “güvenlikçi” eğilimlerin yarattığı ciddi bir kuşku bulunmaktadır.
Ve dördüncü sütun şu anda yerle birdir ve tekrar kurulabilmesi için bayağı kuvvetli bir irade ve kararlılık ve zihin açıklığı ve de ülkeye yukardan bakabilme yeteneği gerektirmektedir.
Ak Parti’nin bugünkü büyük kongresinde bunlar konuşulmayacak, sadece genel başkanın konuşmasında ve yeni yönetim listesinde bunlarla ilgili ipuçları aranacak. Ama Ak Parti’de de çevresinde de bunlar konuşulmakta ve “direksiyon ayarı” ihtiyacı tartışılmaktadır.
Ak Parti’nin dört sütunlu yapısını onarması ve yenilemesi şu anda demokrasinin geleceği açısından da belirleyici bir önem taşımaktadır.