Twitter’daki “Sarı” Öfke
.
Pazar günü, tam da boğazın bütün kafeleri, bütün pastaneleri, bütün lokantaları anneler günü vesilesiyle dışarıya çıkarılmış annelerle doluyken ve ben de çocuksuz (ama hiç de mahzun falan değil!) bir kenarda tek başıma oturmuş gazete okurken, twitter’da birden bir hareketlenme oldu. Baktım arka arkaya “# sarı eylem” twitleri düşmeye başladı.
Başörtülüler Başbakan’ın “İzmirli 35 sarışın ile görüşme” projesine kızmışlar. Biliyorsunuz 35 sarışın projesi basına yansır yansımaz kıyamet koptu ve anında iptal edildi fakat başörtülülerin “neden biz yokuz?” sorusu geçerliliğini koruyor. İşte pazar günü twitter’da eylem başlattılar. Ardından da manifesto yayınlayıp imzaya açtılar . Bir iki yere itiraz etsem de (onları da yarın yazacağım) haklı bir isyan o nedenle köşemi bugün Emine Arslaner, Yasemin Vatandaş, Ayla Karadağ ’ın yazdığını öğrendiğim “sarı eylem” manifestosuna ayıracağım. (Bu arada “İzmirli 35 sarışının Başbakanla görüşme” projesinin iptali de şu demek: Başbakanımız için sadece türbanlılar değil sarışınlar da “yok”.)
“Biz bu yola çıktığımızda devasa bir başörtülüler ordusuyduk ve ezilenlerin yanında durmayı erdem sayan başı açık hemcinslerimiz de yanımızdaydı. Bugün bizimle kol kola yürüyerek ve her seçimde sayıları biraz daha katlanarak meclise taşınan kadınların arasında olmadığımızı görünce, “Neden?” diye soruyoruz.
Neden biz yokuz?
Neden çocuklarımızın rızkından keserek topladığımız paralarla kurulan televizyonların karanlık montaj odalarına yollanır, sayfalarında hala alnımızın teri parlayan gazetelerde horlanır, taşlanır ve aşağılanırız?
Örtümüzü ve davamızın ateşini rant aracı yaparak kasasını dolduranların şirketlerindeki iş anlaşmaları neden ikinci kuma olma kaydıyla sürülür önümüze?
Neden hep biz sabrederiz? Asırlık tabular ‘açılım’ paketi yapılıp kördüğüme dönmüş kurdeleleri kesilirken, bizim başörtümüz neden tozlu raflardan indirilmez?
Sonra “sarışınlar başbakanla görüşecekler” haberi düşüyor önümüze...
Kullanma tarihi geçen konserveler gibi kenara köşeye kışkışlanırken, boşalan yerlerimize yerleştirilen yeni imaj aparatlarına sarışın kumaşlar giydirildiğini ve böylece endişeli ahalinin oylarına göz dikildiğini fark ediyoruz.
Alınacak tepkiyi önceden kestirerek gösteri başlamadan perdeyi kapatan cin fikirli siyasileri, başörtüsü eylemlerinde ellerimize karanfil tutuşturan parmaklarından ve bir on yıl daha sabır telkin eden hastalıklı üsluplarından tanıyoruz.
Ve ardı arkası kesilmeyen sorular yeni soruları doğurarak, sarı yazmalar gibi dolanıyorlar aklımıza;
Sarı eşarp takarsak başımıza bizi de alır mısınız yanınıza?
Sarışın ve gürbüz üç çocuk doğurursak teslim eder misiniz işgal ettiğiniz emeklerimizi?
On yedi yıl önce avucunuza bırakılan bileziğin sahibini hatırlar gibi yapmayıp hatırlar mısınız sahi?
Ya da devam eder misiniz “evinin karısı, çocuklarının anası ol” siyasetine ve sarışın afetlerle çevirip etrafınızı, gömülür müsünüz kırmızı koltuklu köşklerinize?
Hanımlarınıza biçtiğiniz vazifelerin, mücadeleyle bilenmiş sarı solgun ama eğitimli beyinlerimize dar geldiğini ve haklarımızı gerekirse söke söke alacağımızı geçirir misiniz aklınızdan?
Siz bu deveyi gütmezsiniz ama biz de bu diyarlardan gitmeyiz! biz Anadolu kadınlarıyız!
Ninelerimizle aynı isimleri taşır ve altın başak ipliklerle danteller örmeyi biliriz. Erlerimizle omuz omuza tarlada başak dererek, halay çekerek büyüdük.
Hanedanlar deviren saray kadınlarına benzetemezsiniz bizi. Sırça köşklerde oturup size nasıl yeni şehzadeler doğuracağımızı düşünemeyecek ve fitne fesat üretemeyecek kadar gelişmiş bir karakterimiz var bizim.
Genlerimizden aldığımız güçle ve bir Nene Hatun öfkesiyle, “Sarışın 35 Kadın” kampanyası ekseninde ortaya dökülen şuuraltınızı kınıyor ve sizi derin bir muhasebeye davet ediyoruz.”
Var mı duyan?