Şampiy10
Magazin
Gündem

Tembel ayının gündemi

.

ABONE OL
Vatan Haber

"Kardeşim, niye yazmıyorsun?" diye günlerdir sorup durdu beni internetten takip eden dostlar. Arkadaşlar! Merak edecek bir şey yoktur. Gazetemiz (bilhassa 6. sayfası) son haftalarda bol miktarda ilan almakta. Tam sayfalar, sağlı sollu sayfalar, iç dış sağ sol, orta saha, er yar ilan dolu. (Ne mutlu bize! Onlar bizim maaşımız, sigortamız, yazılmayan fazla mesaimiz.)

Ne oluyor bu kadar çok ilan alınca? Gazetede bana yazacak yer kalmıyor. Şahsımın da ne kader üşengeç, hadi elimizi korkak alıştırmayalım, açık açık yazalım, “tembel” olduğunu da bilmeyen yok, değil mi?

İşte bundan dolayıdır “yer yok ablacım, yazma” dediği zaman pek sevgili yöneticilerimiz, ben de hiiiç “o vakit internete yazayım da kendimi unutturmayayım triplerine girmiyorum.”

Hata mı? Kuvvetle muhtemel. Zira internet icat oldu, mertlik bozuldu, milletin günde 5 kere (hiç üşenmeden) yazısını yenilediği (ve hemen akabinde şunu şunu yazdım diye tivitlediği (bkz: Cüneyt Özdemir) günlerdeyiz, nedir bendeki bu lakaytlık..

Hiç sormayın.com. Galiba genimde ayılık var. (Kutup ayısı geni değil ama, zira üşüyüp duruyorum) Kış gelince kuru ve sıcak mağaramda paso uyumak istiyorum. Ve yemin ederim 36’ımı devirdiğimden beri de bundan hiç utanmıyorum, gocunmuyorum, vicdan azabı falan duymuyorum. (Bkz: erken kalkıp da bugüne kadar insanlık yararına ne yaptınız düdükoslar!?) (bkz: 36 yaşın sırrı) (bkz: Einstein vs olmadıktan sonra ne yapsan boş)

Hoş artık ayılar bile uyumuyormuş. Çöplüklere dadanmışlar ve ayı denen pratik hayvan, yiyecek bulduğu sürece meğer uyumazmış. Kış uykusu, yiyecek ihtiyacını en aza indirmek için yaptığı bir şeymiş. (bkz: Hoş geldin belgesel abla! Bir Demet Tiyatro’da hayvanlar âleminden söz eden kimdi? Eyvah Necdet mi Spartaküs mü? Ah ne diziydi be..) (bkz: Tivitter cevap verdi: Eyvah Necdet’miş)

Konudan konuya atla.com peki ne olmuş bu ayılar uyumayı bırakınca? Çevre ve Orman Bakanlığı da, uyumayıp ortada dolaşan ayıları ava açmaya karar verdi!

Nesli tükenen bir hayvanı ava açmak ancak bizim yapabileceğimiz bir şey.

Ve yine enteresan bir şey oldu: Çevre derneklerinin tepkisiyle bu kararını geri çekti.

Türkiye bu tadı seviyor! Devletimiz bir yandan yaralı yaban hayvanlarına ambulans hizmeti verir bir yandan uyumuyorlarsa öldürün der, ama sonra vazgeçer, tabii vazgeçtiğini duyan var duymayan var.. Patır patır avlıyor milletimiz.

Çinekopu da yemeğe devam ediyorsunuz di mi? Görüyorum, haber alıyorum. Anlı şanlı balık lokantaları şakır şakır satıyor. (Arnavutköy Fishmekan, Bebek Poseidon.. Niye yaparsınız ki bunu?) ama tabii devlet avı yasaklamıyorsa vatandaş mı düşünecek?

Bir başkadır benim memleketim.

Aferin bize.

***


Türkiye yumurta atmayı keşfetti!

Kendini “yumurta yemek için doğmuş” şeklinde tarif edebilecek biri olarak (yani o kadar severim yumurtayı! Hani kolesterol yüzünden bednam olmasa, günde en az üç dört tane yiyebilirim! “Yiyin bi’şey olmaz” diyen doktorlara tapıyorum , bir tanesiyle evlenmek istiyorum, daha ne diyeyim!) her yumurta atma seansı sonrası içim fena oluyor. “Yapmayın arkadaşlar! Ne güzel yenirdi onlar!” diyor içimdeki “yumurtasever Mutlu”.

Radikal’de Tan Morgül yumurta atarak protestonun tarihini yazmış.

“Doğurganlığın sembolü olan yumurtanın protesto malzemesine evrilmesi hakikaten ilginç. Avrupa ‘atma’ tarihinde yumurta, meyve, sebze ve balık olarak sahne almış; tabii, hepsi çürük olmak şartıyla. Ortaçağ’da, yargıçlar tarafından küçük suç işleyenlere layık görülen ve kamusal alanda ha lkın katılımıyla vuku bulan fırlatma etkinliğinin temel mottosu ise kişiyi aşağılama ve küçük düşürme. Bu vurgu, 17.yy sonrasında görülmeye başlayan protesto nitelikli atma etkinliklerinin de kaidesini oluşturmaya devam ediyor. Akdeniz ülkelerinde ise yumurta, domates, sebze atımı, İngiltere ve Orta Avrupa’dan farklı olarak daha çok halk festivallerinde huşu ile azmanın parçası...

Ulaştığımız kaynaklardan anladığımız, protest yumurtanın yaşam alanı, Britanya Krallığı’nın hüküm sürdüğü ve iz bıraktığı topraklar. Öte yandan bilinenin aksine, bu yumurtalama geleneği tarihte daha çok, meydanlarda toplaşıp iktidarın suçlu ilan ettiklerini paralayan ‘statükocu’, ‘iktidar yanlısı’ kalabalıkların eylemi olmuş... Hedeftekiler ise insanlık tarihi için münevver pratikler sergileyen ırkçılık karşıtları, hakim dinden kopan papaz ve müminler, sendika liderleri, eylemciler, süfrajetler, ezcümle ortalığa çıktığı anda kültürel-dini-siyasi nedenlerle ‘kitle’ tarafından tepkiyle karşılanan tüm iktidar-dışı camia. ”

Tan Morgül’ün yazısı yumurta atmanın kronolojisiyle devam ediyor. Yumurtanın iktidarın elinden muhalefetin eline geçişi açısından ilginç bir tarih.

İktidarın eline tazyikli su, biber gazı, cop, tekme, tokat geçtiğinden beri yumurtaya ihtiyaç duymayışının da tarihi denilebilir.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Memleketimden Soma manzaraları
  2. En güzel imkanlara sahip morg
  3. Girit’te Konya’yı aramak
  4. Girit’in kalbine doğru
  5. Hayatımızı ne şekillendirir?
  6. Selanik’te Türkçe propaganda!
  7. Günlüklerin acı şahitliği: Delila
  8. Söylemesem olmazdı
  9. Gezi’den sonra 1 Mayıs artık manalı değil
  10. Ermeni meselesi hallolunmuştur

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.