Sonradan olma annenin maceraları
.
Bugün Çilek bebekle bir haftamız
doldu.
Geçen cumadan beri karşılıklı sevgi ve hoşgörüye dayanan seviyeli bir beraberliğimiz var. O acıkıyor, bağırıyor, mıçıyor, ortalığı birbirine katıyor; ben doyuruyorum, pışpışlıyorum, temizliyorum ve itiraz etmiyorum. O da sabahları anasının 5 yerine 6’da kalkmasına ses etmiyor. Anlaşmamız bu yönde.
Dedim: “Kardeşim bu ne erkencilik böyle?”
Dedi: “Bizde böyle abla!”
Dedim: “Şunu bir saat geçe alabilir miyiz?”
Dedi: “Valla bizim fabrika ayarları 5’te uyanıp ortalığı birbirine katmaya ayarlı. Ama senin güzel hatrın için bir saat yatakta kendi kendime oyalanabilirim. Sonra mecbur bağıracağım.”
“Kabul” dedim. Bir saat bir saattir... Şu saate kadar anlaşmaya aykırı bir durum olmadı...
Velet sayesinde altı gündür günü doğuruyorum. Ki hayatım boyunca en fazla 20 kere doğurmuşumdur güneşi. Sabah insanı değilim pek.
Hey gidi gezenti ve uykucu Mutlu hey! Nereden nereye! Kim derdi sabah ezanında ayakta olacaksın? Annem görseydi epey eğlenirdi herhalde. Fakat hiç yalan söyleyecek değilim. “Ay çok iyi hissediyorum kendimi... Süper dinamik, hiper canlı aman da ne güzelmiş karganın şeyini yediği saatte ayakta olmak” falan demeyeceğim. Bazen yalvarıyorum biraz daha uyusun diye. Hain hain sırıtıp “kusura bakma, anlaşma böyle” deyip tam altıda basıyor yaygarayı. Ve allah için güzel basıyor. Detone falan olmuyor yani... Mi sesinde harikulade bir cayırtı tutturuyor... O ufacık bedenden nasıl çıkıyor o ses, hayret yani... Allah’ın bildiği bir şey var tabi...
HHH
Gördüğünüz gibi “başkasının çocuğunu” büyütürken bir fark yok. Uyku gene çok tatlı, sabah erken uyanmak yine zor ama sorumluluk duygusu bayağı kallavi bir duygu.. İnsan severek yapıyor. “Koruyucu Aile” olmakla ilgili o kadar çok soru geliyor ki bir toparlamak gerektigini düşündüm.
1) “Koruyucu Ailelik” çok güzel bir sistem. Zira evlatlık çocuk edinmek çeşitli hukuki nedenlerden dolayı meşakkatli bir şey. Mesele sanıldığı gibi devletin aile “beğenmemesi” değil. Mesele çocukların evlatlık verilmeye hukukî olarak uygun olmaması. Bir çocuğun evlatlık verilmesi için hiç ailesinin olmaması veya ailesinin tüm haklarından vazgeçmiş olması gerekiyor. İnsanlar çocuklarını kuruma “bir gün alırız” umuduyla bıraktıkları için, o haklarından vaz geçmiyorlar. O nedenle çocuklar evlatlık verilemiyor. Ama çoğu bir daha hiç ziyaret etmiyor o da ayrı bir trajedi. Yani ne kendilerine yar ediyorlar ne de başkasına...
“Koruyucu Aile” sistemi nefis bir ara çözüm. Sistem size birkaç seçenek sunuyor. Kaç yaşında bir çocukla ilgilenmek istediginize siz karar veriyorsunuz. İsterseniz benim yaptığım gibi bir bebeği evlatlık almış gibi evinize alıp tüm bakımını üstlenebiliyorsunuz. Bunun için istenenler atla deve değil. Belli bir gelir, makul bir ev ve hayat. İki üç ayda da sonuç alınıyor. Sonra bebişi kucağınıza alıp eve geliyorsunuz..
Evlatlık ile en önemli fark nüfusunuza geçiremiyorsunuz. Bundan dolayı insanlarda “ya ailesi çıkagelirse, ya elimden alırlarsa?” kaygısı oluyor haklı olarak. Fakat koruma altındaki çocuklar devletin çocuğu oluyor. Yani devlet öncelikle çocuğun iyiliğini düşünüyor. “On yıl sonra çıkageldin, aferin” deyip anasını babasına vermiyor hemen. Çocuğun koruycu ailesiyle ilişkisi, gelecek güvencesi çok daha önemli oluyor. Biyolojik ailesi diye sorgulamazlık etmiyor devlet. Ve bugüne kadar çok çok az çocuk biyolojik ailesine geri verilmiş. Açık söylemek gerekirse geri talep edilen çocuk da pek yok. Yani bırakış, o bırakış...
Niyetiniz varsa Aile Bakanlığı Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne baş vurmanız yeterli. www.koruyucuaile.gov.tr adresinde tüm hukukî detaylar mevcut..
Özetle: Hiç zor değil!