Seferihisar’da “Mutlu yazar yoktur” evi
.
İşte oradaydık...
Antik şehir Teos’un meclisinin merdivenlerinde oturmuş sessizce şair Bejan Matur’u dinliyorduk...
Bejan, şiirlerini okurken ay arkasından yavaş yavaş yükseliyordu. Hangisi daha parlaktı, hangisi daha güzeldi bilmiyorum... Birbirlerini tamamlıyorlardı belki de... Bejan’ın kederli dizelerini ay teselli ediyordu...
Teos yok olalı binlerce yıl oldu. Bir zamanlar İonia şehirler topluluğunun mühim altı isminden biri. Tarihçi Ekateos’un şehri. Ne olmuşsa Teos terk edilmiş. Ama insanlık ve “umut” devam ediyor...
Seferihisar Belediyesi’nin yazar Neslihan Acu ve Gülşah Elikbank’ın işbirliğiyle düzenlediği edebiyat günlerindeyiz... Murathan Mungan’ından Pınar Kür’üne, Mario Levi’sinden Latife Tekin’ine Türkiye’nin ünlü yazarları burada. Edebiyat severlere “atölyeler” yapıyorlar. Yazarlık deneyimlerini aktarıp insanları yazmaya teşvik ediyorlar.
Mario Levi “yazarın bir derdi vardır” diyor. “Derdi olmayan yazar olamaz. Bu dert aşk olabilir haksızlığa uğramışlık olabilir, sıkıntı olabilir... Ama mutlu yazar diye bir şey yoktur” diyor. Türk filmlerindeki röbdoşambırlı zengin yazar tiplemesiyle dalga geçiyor, gülüyoruz...
Yazarlık hakikaten sıkıntılı bir iş. Pınar Kür’le sohbet ederken her gün ancak bir sayfa yazdığını söylüyor, şaşırıyorum. Yeniden yeniden yazılmış “bir” sayfalarla oluşuyor romanlar... En kötü romana bile saygı duyası geliyor insanın.
En sevdiğim yazar Ayfer Tunç geliyor sonra. Türkiye’nin bana sorarsanız en “küstah” yazarı. “Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi” kitabını okumadıysanız şimdiye kadar, mutlaka okuyun derim. Bir roman içinde binlerce başka roman, öykü, tarih. “Türkiye’nin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi” de olabilirmiş adı ama zaten bu haliyle aynı manaya geliyor... Konu sıkıntısıyla debelenip duran yazarlara ciddi bir manifesto, iddialı bir nanik! Bir başyapıt.
Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy ile Sait Faik’in pek de bilinmeyen bir hikâyesini çözümlüyoruz hep beraber. Hikâyeyi, hikayedeki başka bir kahramanın ağzından yazıyoruz bir kez daha... Sonra bir kez daha, bir kez daha...
Yazarlık teşvik edilebilir bir şey midir? “Yazası” gelen insan her halükarda yazar mı? Harry Potter’in Starbucks’ta yazıldığını düşünürsek galiba biraz öyle...
Öte yandan biraz katkıdan da can çıkmaz. Toplantılar sırasında öğreniyoruz ki Seferihisar Belediyesi, ilçede bir “Yazar Evi” kuruyormuş! Üç ay kalınabilecek sessiz sakin bir ev düzenliyorlarmış. Yılda dört yazarı ağırlayacaklarmış. İstedikleri tek şey “bu kitap Seferihisar Yazar Evi’nde yazıldı” diye kitabın başında belirtilmesiymiş.
Daha önce de yazdım: Seferihisar Türkiye içinde bir ışık gibi yükseliyor. Belediye Başkanı Tunç Soyer, şimdiye kadar gördüğüm en vizyon sahibi başkan. Onu seçen Seferihisarlılara ne kadar teşekkür etsek az...