Pazarcının Beyaz Türkle imtihanı...
.
Ünlü doktor Canan Karatay’la beraber, başımıza bir de serbest “gezinen tavuk” diye bir şey çıktı biliyorsunuz... Kafeslerde, itiş kakış, yapay ışıkla yaşayan tavukların yumurtaları “yaramazmış”. Mutsuz tavuk, iyi yumurta yapamıyormuş... Mutsuz yumurta sağlıklı değilmiş...
Tavuk gibi salak bir hayvanda da “mutsuzluk” olabiliyorsa insan acısından ölsün o zaman.. Ne zaman böyle bir şey iddia edilse ben illa bir Macrocenter’a uğrarım. Zira Beyaz Türk’ün nabzını daha iyi kollayan bir süper market yoktur. Bir derginin bir köşesinde “Akçaağaç pekmezi ile limon diyeti, on günde 10 kilo” mu yazıyor, hop bakarsın ta Kanadalardan “maple syrup” gelmiştir bile. Hem de tam önerildiği gibi A sınıfı! Dukan diyeti moda olmuştur ve adam “yulaf kepeğinden” ekmek mi yaptırıyor? Daha sen “yulaf kepeği ne lan?” derken, Macro’ya çoktan gelmiştir. “Kabızlığa karşı en doğal çözüm yulaf sütü” mü dedi biri? Rafa kondu bile. Ben ki her tür diyet, rejim, sağlıklı beslenme kitabı ve yazıları okuma meraklısıyım, Macrocenter’in hızına yetişemiyorum. Diyetisyen bir danışmanları var herhalde...
Nitekim serbest dolaşan tavuk yumurtasını da ilk olarak iki yıl önce orada görmüştüm. Çiftlikte kapalı alanda serbest dolaşanlar, açık havada toprakta serbest dolaşanlar, yarı açık yarı kapalı dolaşanlar... Ne istersen var.
Serbest dolaşan tavuk yumurtasının semt pazarına “düşmesi” nedense bir hayli zaman aldı. Baktım yumurtacıya daha yeni gelmiş. “KASTAMONU’NUN SELBES DOLAŞAN TAVUKLARININ YUMURTASI” diye yazmış bir kartonun üzerine. Bir başka köşeye de “ORGENİK YUMURTA” koymuş..
Bir iki imla hatasıyla sosyete yumurtaları pazara da gelmiş artık. Üstelik iyi bir fiyat farkıyla. Normal olanın tanesi 20 kuruş iken “orgenik” 50 kuruş!
Fakat etiket okuma meraklısı “Beyaz Türklerle” “pazarcı” nasıl mücadele edecek bilmiyorum. Ben tezgahın önünde bakınırken, çok bilmiş bir Beyaz Türk geldi ve aynen şöyle bir diyalog geçti:
“Pardon bakar mısınız? Bir şey sorabilir miyim?” “Buyrun?”
“Şimdi bu organik tavuklarla serbest dolaşan tavukların farkı ne?” “Orgenik tavuk, mısır darısıyla besleniyor”
“Peki GDO’lu mısırla mı normal mısırla mı besleniyor acaba?” “Ney?”
“Gedeo. Var ya genleriyle oynuyorlar.”
“Yok bir şeyle oynamıyorlar. Mısır veriyorlar sadece”
“Hayır tavukla değil. Mısırla oynuyorlar.” “Bilmiyorum..”
“Peki serbest dolaşan açık havada mı kapalı alanda mı serbest dolaşıyor?”“Eee.. Onu da bilmiyorum. Serbest işte”
“Hayyane bir sürü tipi var serbestin. Peki neyle besleniyor?” “Tavuk neyle beslenirse onunla. Buyday, mısır...”
“Hayyane gedeolu mısırlaysa almayacağım..” “Bacım ben tavuğun başında değildim açıkçası.”
“Tamam da bilmeden alınmaz ki... Organiğin sertifikası var mı?” “Ablacım. Sen alma. Sana yaramaz bunlar...”
“A niye ya. Alacam!” “Peki. Kaç tane?”
“Beş”
Müşteri gittikten sonra pazarcı dönüp bana baktı. “Deli mi bu? Beş yumurta için bu kadar tantana yapılır mı yahu?” dedi.
“Yok” dedim. “Sen boyundan büyük bir işe girmişsin. Organik diyerek bilinçli tüketici olayına bulaşmışsın. Allah kolaylık versin..” “Bir daha satanın Allah belasını versin... İmtihana girdim sanki”
Gülerek yanından ayrıldım. Öyle dedi ama eminim o 30 kuruş farkta da gönlü kalmıştır. Haftaya bakacağım bakalım kim galip gelmiş. Para mı gurur mu!