Lafın yoksa “mağdur” ol
.
Vatan Haber
Şahane günlerdeyiz... Herkese ekmek var. Ambulansın arkasına takılan arabalar gibi... Bul bir rüzgar, hafiften saçların uçuşsun “ah ben ne mağdurum!”
Formül çok basit: Söyleyecek lafın yoksa “mağdur” ilan et kendini!
Söylediğin ufuk açıcı hiçbir şey yok. İnkılâp Tarihi kitaplarındaki ezberlenmiş saçmalıklardan başka bir lafın yok. Temsil yeteneğin marjinal. Bol bol nefret suçu işliyorsun. “Muasır medeniyet” ülkelerinde olsa olsa meczuplara ait kabul edilecek fikirlerin var. Orjinal, değişik, bilinmeyen tek bir şey önermemişsin şimdiye kadar... Belki belki en fazla ki ondan da emin değiliz- kimi ulusalcı ve faşistleri tatmin ediyorsun...
Baktın yeterince takan yok, program vasat, kalktı kalkacak... Formül basit: “Beni de susturdular!”
Al sana bayat ekmekleri nasıl değerlendiririz müsameresi..
Gelsin kankaların “onu da susturdular” yazıları, gitsin medya sitelerinde “bir demokrat neferimizi daha kaybettik” kampanyaları, şapkadan kahraman çıkarmalar...
Oysa yaptığın, alt tarafı sabah saatlerinde gazeteleri okumaktan ve laikçi ev hanımlarının pasta sohbetlerinde söylediği “Ay şekerim bu geri kafalı Müslümanlar hepimizi kapatacak, İran olacağız” muhabbeti yapmaktan başka bir şey değil...
Sonra bakıyoruz program yeniden başlamış!
E ne oldu? Hani “susturulmuştun”? Hani seni de “çizmişlerdi”? Hani çokçokçok tehlikeliydin?
Meğer yaz tatiline girilmiş, ortada kovulma falan yokmuş, maaşlar da güzel güzel alınmaya devam edilmiş!
Önemli mi? Değil elbette...
Hayat biter, mağduriyet edebiyatı bitmez! Bu sefer de yanına konandan şikâyetler, mızmızlanmalar, ayılıp bayılmalar... “Ah beni bu hükümet komserine verdiler, halbuki ne doktorlar, mühendisler istemişti” sızlanmaları... “Seni buraya niye koyduklarını biliyoruz” sitemleri... Drama Queen vazife başında!
Hâlbuki öbür arkadaş oraya konulmuş bilmiyoruz... Ortada da hakikaten bir dayak var ama tersine! Sözde mağdur, sözde hükümet komserini her gün dövüyor! Komser değil kum torbası! Her gün aşağılanıyor, küçümseniyor... Mahalle dayağına doymak bilmiyor. Niye? En ufak bir fikrimiz yok! O kum torbası da niye gıkını çıkaramıyor onu da anlamıyoruz. Ezik ezik durmak da bir işmiş demek ki... Sado mazo tuhaf bir gösteri var ortada ve buna Türk medyası deniyor. Harika!
Hoca yemek yerken her yudumdan sonra “oh öldüm” “oh öldüm” diyormuş.
Karşısında oturan da dayanamamış “biraz da biz ölelim hoca!” demiş.
Bir de yazdırılmayan ama kovulmadığı için maaşını tıkır tıkır alan yazarlar var...
“Susma” maaşı! “Satın alınma” maaşı! “Mağdurum” maaşı..
Ne güzel değil mi?... Maaşlı mağdurluk. Böyle bir kadro da var artık Türk medyasında.
Hakikaten harika günlerdeyiz...