Kimseyi incitmeden, incinmeden
.
Taksim’in mevcut durumu şu: Anne baba şehir dışına gitmiş, evde bir hayli şirazesinden çıkmış çılgın bir parti verilmiş, kristal kadehler kırılmış, Çin vazosu çatlamış, gümüş kaşıklar eğilmiş, avizeden konfetiler sarkıyor, mobilyaların içi dışına çıkmış, her yer boyanmış, çizilmiş.. Ve şimdi toparlanması gerekiyor.
Görmeden anlamak zor. İstanbul İstanbul olalı bu kadar deli, bu kadar manyak, bu kadar dağınık, bu kadar “rüküş”, bu kadar “yüklü” bir Taksim meydanı görmemiştir herhalde...
Bu kadar gündür bu kadar “serbest” bırakmaları da ilginç... İstibdat devrinde yetişmiş bir on iki eylül çocuğu olarak şaşkınlıklar içinde olduğumu itiraf etmeliyim.
Benim bildiğim Türkiye’de çoktan sıkıyönetimin ilan edilmesi gerekiyordu.
Artık toparlanma zamanı.
Kanaatimce Gezi Parkı hariç her yerin ivedilikle eski rutin haline getirilmesi gerekiyor.
Zira kimimizin çok komik, çok zekice, çok hergele bulduğu birçok şey kimileri için çok incitici.
“Aman onlar da katlanıversin biraz” demek de eylemin felsefesine aykırı.
Zira madem “özgürlük”, madem “yaşam biçimime saygı” diyoruz o zaman bunu herkesin yapması gerek. Şikayetimiz “kim güç kazanırsa öte tarafı aşağılıyor, sınırlamaya kalkıyor” değil miydi?
Yıllarca Kemalist rejim dindarların yaşam biçimini küçümseyip onların onları istemedikleri biçimde şekillendirmeye kalkmadı mı?
Ve tam da bu nedenle küskün, sitemli ve kindar bir “yarım” oluşmadı mı?
O vakit, tüm ideolojilerin fuarı haline gelen ve Miraç Kandili’nin de kutlandığı “Gezi Ruhu”nu geliştirelim, karşı tarafın değerlerini aşağılamayalım.
Bunu, sözde eylemci şehvetiyle ve (sözde) zafer sarhoşluğuyla idrak etmenin zor olduğunu biliyorum. Ben de başörtülü arkadaşım, “bana hiç komik gelmiyor” diyene kadar algılamamıştım.
Ki bilirsiniz empati kurma konusunda, karşılıklı saygı konusunda elimden geleni yapan bir insanım.
Baktım ki onun algıda seçiciliği ile benim algıda seçiciliğim farklı çalışıyor.
Güldüğüm her lafta geçen ismi değiştirerek (mesela çok değer verdiğim bir ismi koyarak) yeniden okudum ve o zaman anladım...
O vakit status quo ante.
İcat olduğundan beri: Provokasyon
İcat olduğundan beri: Provokasyon
- Hiç bu kadar içi boşaltılmamıştır.
- Hiç bu kadar yanlış yerde aranmamıştır
- Hiç bu kadar yanlış imla ile yazılmamıştır
- Hiç bu kadar fotoğrafı karartmak için kullanılmamıştır
- Hiç bu kadar bayıcı olmamıştır
Sizler, “benim çocuğum kötü değil ama arkadaşları kötü” demeye devam etmek istiyor olabilirsiniz ama hakikat bu değil. Meydanlara, hiçbir (legal veya illegal) örgüt, dış mihrak, kıskanç komşu, beter süpergüç olmadan toplanan insanlar arasında kırıp dökenler “provokatör” değil bildiğin düz andaval, öküz, hırbodur... Bu adamlara “provokasyon” gibi zeka isteyen bir nitelik yüklemeyin lütfen.
Ha “bir kesimi, bir kesime karşı kışkırtmak” derseniz o zaman yaralı tedavi etmek maksadıyla alelacele revire dönüştürülen camide “toplu seks yapmış bile olabilirler” diyen iblislere dönüp bakmak lazım ama sanırım onları da “içimizdeki düz andaval, öküz, hırbo” olarak kategorize etti çok şükür insanlar.