Kestik ama niye?
.
Bugün Kurban Bayramı...Yüz binlerce hayvan, siz bu yazıyı okuyana kadar kesildi, temizlendi ve dağıtıldı bile...
Allah kabul etsin. Kurban kesenlerin günahları af olur mu bilemem ama sonuçta fakirler et yiyebilecek...
Niye hayvan kesiliyor demeyeceğim. “Niye namaz”, “niye oruç” soruları nasıl saçmaysa “niye kurban” da öyle... İbadet böyle emredilmiş... Maksat “iyilik” gibi görünse de tarihine bakınca maksadın “kesmek” olduğunu görüyoruz. Fakire dağıtmak işin ikinci kısmı... Aksi taktirde çoktan evrilir başka haller alırdı...
Kurban kesmenin binlerce yıllık geçmişi var. İnsanlığın Allah’la ilk akti. Müslümanlıkla başlamadı. Kelimenin kökeni “korban” Arapçaya Aramice ve İbraniceden gelmiş. “Allah’la yakınlaşma, hediye verme, adak sunma” demek.
Daha evvel de yazmıştım ama hem hoşuma gittiği için hem de günü olduğu için yeniden yazıyorum...
Kurban ve sünnetin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve aynı gün emredildiğini bilir miydiniz?
Şimdi binlerce yıl öncesine gidelim. Henüz çok tanrılı dinler hâkimdir.
Musevilik dâhil tek tanrılı hiçbir din yoktur. Ortadoğu’da bir kavim yaşar. Habirular. Arapçası “İbranî kavmi”. Hayvancılık yaparlar. Çok tanrılı bir dine mensupturlar.
Tevrat’a göre şöyle olmuş: Mesleği kilden put yapmak olan bir Avram vardır. Avram, mesleğini kayınpederinden öğrenmiştir. Bir gün Avram “bunların hepsi boş, tek bir ilah vardır, o da Allah’tır” der ve put imalatını terk eder. İsmini de Abraham (İbrahim) yapar. İbrahim, işini ve o zamanlar gelişmiş bir şehir olan Ur’u (şimdiki Irak’ta) terk ederek uzun bir seyahate çıkar. Babil, Harran (Urfa), Kadeş, Şam, Kudüs derken Mısır’a kadar gider. Başına birçok şey gelir. Urfalı çocukların bir nefeste anlattıkları “ateşe atılma, sonra ateşin göle, odunların da balığa dönüşme hikâyesi” bunlardan sadece biridir...
Yola çıkarken karısı Sara kısırdır. Yaşları de geçmiştir. Fakat dua etmeye devam ederler. Umulmadık bir anda Sara hamile kalır. Bir oğulları olur. Adını İshak koyarlar.
Allah, İbrahim’in samimiyetini ölçmek için oğlu İshak’ı, eli iş tutmaya başladığı gün kurban etmesini ister.
İbrahim, yegâne çocuğunu kurban edeceği için çok üzülür ama söz sözdür. Oğlu delikanlı olunca günün geldiğine kanaat getirir ve maiyetiyle birlikte Moriad dağına çıkar.
İbrahim oğlunu tam kurban edecekken, gökten bir melek iner. İbrahim’e oğlunu kurban etmemesini, yerine bir koç kurban etmesini söyler.
Tevrat’ta bu hadise “İbrahim’in Akti” diye geçer. Allah, İbrahim’in inancının samimi olduğuna kanaat getirmiştir. Hem oğlunu ona bağışlar hem de onu İsrailoğullarının şefi yapar. Hazreti İbrahim’in yolculuk yaptığı toprakları da İsrailoğullarına vaat edilmiş (arz-ı mevut) topraklar ilan eder.
Peki sünnet?
İşte bu “aktin” mühürlenmesi gerekiyordur. Nerede? İnsan vücudu üzerinde! Ve Allah, Hazreti İbrahim’e hemen orada sünnet olmasını emreder. İbrahim önce kendini, sonra oğlunu sonra da uşaklarını sünnet eder. İnsanoğlu kendini mühürleyerek akti “imzalamıştır”.
Kuran’da bu hikaye biraz farklı anlatılıyor. Kuran yorumcuları İbrahim’in kurban etmek istediği oğlunun İshak değil de (adı geçmese de) İsmail olduğunu söylüyor. Halbuki Tevrat’a göre İsmail, İbrahim’in ikinci karısı Hacer’den olma oğlunun adı.
Yahudiler, Kudüs’teki tapınakları 2100 yıl önce yıkıldığından beri kurban kesmiyorlar ama sünnet olmaya devam ediyorlar. Müslümanlarsa her ikisini birden yapıyor.
Peki Kur’an’da sünnetle ilgili tek bir kelime edilmediğini bilir miydiniz?
İlginç değil mi?
İyi bayramlar...