Kaynata zırvalatması
.
Kaynana, pek olumlu çağrışımları olan bir kelime değil. Dil biçiminde yassı ve dikenli dalları olan bir tür kaktüse verdiğimiz isim: “Kaynana dili”. Bir sap etrafında çevrilen, çevrildikçe takırtılı bir ses çıkaran çocuk oyuncağına verdiğimiz isim: “Kaynana zırıltısı”
TDK’nin online sözlüğünde şöyle bir deyim de var: “Kaynana, pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar”
Bir “kaynana ağzı” diye bir benzetmeden söz ediyor sözlük: “İleri geri veya yersiz konuşma, gereksiz dedikodu yapma.”
Şimdi burada duralım. Kaynanaların gereğinden fazla günahı alınmıyor mu?
Türk magazinlemesi son iki ayda iki beter “kaynata” ile tanıştırdı bizi. Cem Yılmaz’ın kaynatası Neşet Yağtu sitem bombalarıyla ortalığı yeterince gümletmemiş gibi bir de Meltem Cumbul’un “kaynatası” katıldı koroya.
Neşet Yağtu, hiç olmazsa acı çeken adam portresi çiziyordu. Sitemi, derdi, tasası torununu ve kızını görememekti. Tabii sonradan öğrendik ki kızını ufacıkken terk etmiş. Ah meğer kız isteme törenleri de gereksiz bir formaliteymiş. Ve anladık ki Neşet bey kriz yönetimi konusunda gençliğinden beri başarısız bir adam. Cem Yılmaz’ın kaynatası olarak da durumu yönetemedi. “Kral” hakkında gereğinden fazla bilgi verdi basına. Sonra da hop, geldiği yere yani “kadrajın dışındaki” yerine atıldı. İzzet Çapa’ya yaprak sarma, İzmir usulü baklalı enginar ve tandır eşliğindeki dert yanmaları ve suçlamaları işte bunun acısıylaydı. Sözleri ağırdı ama merhamet uyandırıyordu. Düşmanlık değil overdoz sitemdi...
Ama Meltem Cumbul’un kaynatası Erol Özbaş düpedüz düşmanlık yapıyor. Sadece taze gelini Meltem Cumbul’a değil, tüm kadınlara. Oğlunun ileride sekse ihtiyacı olacakmış, Meltem Cumbul yaşlanınca ne olacakmış?... O bir zamanlar beraber olduğu (ve kendisinden yaşça büyük olan) Ajda Pekkan’la sadece imam nikâhı yapmış, oğlu resmi nikâh yaparak enayilik etmişmiş... Neresinden tutsan sorunlu bir öbek laf. Orhan Pamuk’un deyimiyle “Küstah Türk burjuvası”ndan az gelişmiş sefil inciler.
Meltem Cumbul şahsen tanıdığım bir insan değil. Yıllar evvel aynı soyunma salonunda beraber “soyunmuştuk”. Çaktırmadan uzun uzun bakmıştım. Gördüğüm en heykelsi vücuttu. Olağanüstü bir ren rengi vardı. Aklımdan çıkmayan bir güzelliği vardı. Duruşunu, oyunculuğunu da hep beğenmişimdir... Sahicidir. Haddini bilen yumuşak bir iddiası vardır. Gönül Yarası’ndaki canlandırdığı “Dünya” karakteri candır.
Cem Yılmaz, muazzam şöhretini taşıyabilen Türkiye’deki bir iki insandan biri. Türkiye’de sevilen sayılan iki ünlünün başına gelecek bir şey mi şimdi bu? Ama düşünüyorum Ajda Pekkan da hiç hak etmiyor yıllar sonra gelen böyle bir “resmi nikâh kıyacak kadar uzun boylu değil” değersizleştirmesini. Sözlüklere “kaynata zırvalatması” lafını öneriyorum. Şöhretli gelin, damat kaldıramayan hazımsız zengin yaşlı adam sendromu densin karşısına da.. Kaynanalara da yüklenilmesin daha fazla...
Yunan garson gözünden “Modern Türk”
- Bütün Türklerin elinde iPhone var.
- Mönünden önce sordukları: “wi-fi kodu nedir?”
- İnternet yoksa şok geçiriyorlar.
- İnternete girdikten sonra masadaki herkes bir anda cep telefonlarına gömülüyor. Masa derin bir sessizliğe gömülüyor. O dakikalarda servis kesinlikle alınamaz.
- İnternete girdikten sonra direkt olarak facebooka ve twittera giriyorlar.
- Yemekler gelinceye kadar cep telefonuyla sevişme ve sessizlik devam ediyor.
- Yemekler geldikten sonra da yemeklerin fotoğraflarının çekilmesi seansı başlıyor. Yemek fotoğrafları muhakkak surette sosyal medyada paylaşılıyor.
- Kendi aralarında sohbet ederken cep telefonları elden ele dolaştırılıyor. Ya bir fotoğrafa bakıyorlar ya da bir yazıya.
- Yemek bitip hesap ödendikten sonra son bir kez daha ceplere gömülüyorlar.
- Lokanta dışına çıktıktan sonra, bir iki dakika da lokanta önünde durup mesaj alıp mesaj atıyorlar.
İnsanları ikna edemeyeceğiniz 7 şey:
- Kötü koktuklarına
- Feci horladıklarına
- Cimri olduklarına
- Dağınık olduklarına
- Paranoyak olduklarına
- Gereğinden zayıf olduklarına
- Kötü anne olduklarına