İstanbul deniz yolunu keşfetti!
.
Vatan Haber
Demek ki bal gibi olabiliyormuş!
Bu kadar yıldır “İstanbul’un trafiğini denizden çözelim”deyip duruyordum. Bir kaç kere yazdım da. Önüme gelen İstanbul belediye başkanlarına da bunu söyledim. İnsanları denize dökeceksin!
Ya umursanmadı ya da türlü bahaneler sunuldu. Karı varmış dakışı varmış da yolcu yokmuş da...
Dün yazıyordu gazetede: Köprü bakıma alınıp millet on gündür her gün trafikte 5 saat geçirince, şirketler tekne tutup personelini öyle taşımaya başlamış! Ve köprü trafiği yok olmuş.
Benim de dediğim buydu.
Bu şehir, berbat koşullardayken bile denizi daha çok kullanıyormuş. Deniz kenarında oturuyorum ve mahallemdeki iskeleyi ya bir ya da iki kere kullandım. Kuruçeşme İskelesi çoktan iptal, lokanta olmuş yıllar önce. Aynı şekilde Rumelihisarı İskelesi de...
Utanç verici buluyorum bunu. Tam tersine daha çok iskele, daha çok tekne olacağına korkarım Arnavutköy ve Bebek iskelelerini de yakında iptal edecekler.
Az önce kendim dedim: Arnavutköy’den en fazla iki kere gidebildim bir yere.
İstemediğimden değil. Ama günde sadece iki sefer var. 8.05 ve 8.10. Biri Beykoz’dan, biri Anadolukavağı’ndan uğraya uğraya bizim iskeleye geliyor. Bu ikisinden birini yakaladın mı denizden Beşiktaş veya Eminönü’ne gitmekmümkün.
Anladığım kadarıyla 60, belki 80 yıl önce konmuş bir sefer bu. İnsanların sadece ve sadece Eminönü’nde çalıştığı günlerde Boğaz köylerini şehre bağlamak için.
Sonra bir daha kimse ellememiş tarifelere...
Hiç sefer yok demiyorum. Ama kafa sadece “iki yakayı birleştirmek” için çalışıyor. O da klasikleşmiş noktalardan.
Halbuki Etiler’deki yolcuyu da, Ümraniye’deki yolcuyu da en yakın deniz kenarına taşıyacaksın. Ondan sonra vızır vızır işleyen bir tekne trafiği ile oradan oraya taşıyacaksın.
Sadece Asya ve Avrupa yakaları arasında değil, aynı yakadada işleyecek tekneler. Maltepe’deki Bostancı’ya veya Kadıköy’e denizden gidebilmeli.
Ben mesela neden Beşiktaş veya Kabataş’a günün her saati denizden gidemiyorum akıl alır gibi değil!
“Koyduk ama yolcu yok” diyorlar.
Ben buna katiyen inanmıyorum.
Önce bol bol iskele yapacaksın. Lokantalara kiraladığın iskeleleri yeniden hayata sokacaksın. Sonra bol bol sefer koyacaksın. Öyle kocaman vapurlar değil, hızlı, çevik tekneler. Sonra bu iskelelere iç mahallelerden insan taşıyacaksın. Belediye otobüslerinin 170 kilometrelik hattı olmayacak. Kısa ama sık hatları olacak. Yani mevcut iskelelere sefer eklemekle olmuyor. Bu bir bütün. Kavacık’ta oturan kişi Kadıköy’e mi gitmek istiyor? Taşı Anadoluhisarı’na, oradan da binsin Kadıköy teknesine. Sarıyer’deki havaalanına deniz yoluyla gidebilmeli. Kartal’dakini köprü üstünden Şişli’ye taşıyacağına denizden Kabataş’a taşı. Erenköy’de oturan, Göztepe’de oturan denize on dakikada ulaşmalı. Yıllarım Erenköy’den Kadıköy’e tıklım tıkış minibüslerde geçti. Bazen yarım saat bazen bir saat sürerdi...
Hayır öyle olmamalı! Erenköy, Caddebostan’a taş çatlasa on dakika. Orada bir iskele olsun, bin oradan bir tekneye nereye gidersen git!
İnsanları önce biraz zorlayacaksın. Tabii ki otobüslere alışmış adamı tekneye alıştırmak kolay olmaz. Kur sistemini önce. Sonra yap duyurunu güzel güzel. Nasılsa billboard parasından maşallah hiçbir kamu kuruluşunun gocunduğu yok. Zırva sapan açılışların, yok anneler günü yok babalar günü yok develer günü, bol bol kutlanıyor belediye başkanlarımız tarafından. Halk yeterince bilgilendikten sonra da uzun hat otobüslerini azalt. Bak nasıl alışıyoruz.
Denizden gitmek daha uzun sürüyormuş. Doğrudur. Ama kimsenin püfür püfür yolculuk yapmaktan gocunacağını sanmıyorum. Yeter ki iskeleler sık olsun. O iskelelere ulaşmak kolay olsun. Bostancı’dan Kadıköy’e tekne koyduysan bu otobüs mantığıyla olmalı. Otobüs duraklarının yarısı kadar iskele olmalı. Kabataş Sarıyer arasında bir hat var, arada sadece Beşiktaş’ta ve İstinye’ye uğruyor! O da zaten günde bir kere!
Dünyada bunu böyle yapan bir sürü şehir var. En güzel örneği Venedik. Otobüs büyüklüğünde ufak teknelerle, aynı otobüs hızında yanaşıp ayrılıyorlar dubalar üzerindeki iskelelerden. Turist olarak bile iki günde öğreniyorsun sistemi.
Bunu yeniden öğrenmek için köprünün ölümüne tıkanması gerekti...