İçime kaçan park ve bahçeler müdürü
.
İki ihtimal var:
- Bir zamanlar bir sarayın bahçıvanıydım... Evet herkes “bir önceki hayatında” mihrace, prenses, leydi, düşes olur ben her zamanki talihimle olsam olsam bahçıvan olurum...
- Veya bir zamanlar bir aslandım ve safariye çıkmış çok değerli çok yetenekli bir “park ve bahçeler müdürü”nü yedim! Ve şimdi şu hayatımda bunun cezasını çekiyorum.
Diyeceksiniz “niye?” Çok tuhaf ve çok nefret ettiğim bir huyum var. Nereye gitsem çıplak tepelere, sarı arazilere kayıyor gözüm... Millet ağaçlara bakar ben sarı alanlara. Sonra başlarım orayı yeşillendirme hayalleri kurmaya. “Şuraya bir meşe, buraya bir ardıç gerisi zakkum..”
Bu kadarla kalsa gene iyi. Çirkin binaları, taş duvarlara da kafayı takarım: “Şu çirkin apartmanı Amerikan sarmaşığı, şu binanın yan duvarını begonvil, şurayı da acem halısıyla kapatalım..” “Şu duvarın dibine kalem selvi, şu yolun kenarına acem borusu dikelim...”
Sonra hızımı alamam milletin evlerine karışırım: “Bu terasın tepesine razakî üzümü pek güzel yakışır...” “Güneşin alnında oturacaklarına neden mor salkım sardırmazlar..”
Hadi beş on dakika düşündün geç git.. Yoooo! Bahçıvan ruhlu Mutlu Hanım, sabahtan akşama bunu düşünür!
Yemin ederim kafayı yiyeceğim. İstanbul’da oturduğum semt Arnavutköy. Camımdan dışarı bakarken daha bir kere bile olmadı ki önündeki dev garajın çirkin çatısını yeşillikle kaplamayı hayal etmeyeyim. Şimdi Ege’de seyahat ediyorum ve sürekli olarak elimde hayali zakkumlarımı oraya buraya dikmekteyim.
Zakkum harbiden şahane bir bitki. Eksi 16’lar olmadıkça her tür iklimde ve toprakta yetişen, üstelik sulamak da gerekmeyen bir bitki. Neden belediyeler (mesela Foça’da olduğu gibi) her yere bundan dikmez? Her daim yeşil, her daim çiçekli.. Güneş, rüzgar aldırmaz, hatta tercih eder. Sularsan mutlu olur, sulamazsan da şikayet etmez.
“Evet Mutlaaanım.. Sırf siz kafayı yemeyesiniz diye beldemize 500 adet zakkum dikeceğiz, şu kadar para yollayın” desinler, yeminle yollarım.
Yok mu beni kurtaracak bir muhtar, belediye başkanı, belde şeyi?
Bayramdan sonrası iki süper öneri
Teomida: Daha önce de yazmıştım, yavaş yavaş keşfediliyor. Geçtiğimiz haftalarda Hürriyet Gazetesi tarafından Türkiye’nin en iyi 10 yaz oteli arasına seçildi. Hakikaten de şahane bir yer. Burhaniye’nin Ayvalık tarafında, Kazdağlarına karşıdan bakan 4 odalı bir butik otel. Türkiye’de benzeri yok. Çok çok farklı bir yapı ve dekorasyon. Sahipleri Fransız Türk bir çift. Pelin hanım nefis Fransız tatlıları, pastaları, kekleri yapıyor. Her gittiğimde başka başka şeyler yediriyor bana. Sırf seviyorum diye benim için Noel’de yapılan meşhur “baharatlı kek”ten yaptı. Teklifim, bir hafta sonu meraklılar için “tatlı kursu” vermesi. (266) 4261161
Stalu: Kazdağları’nda çok sevdiğim başka bir yer. Piti bebeği görmek istediler, uğrayayım dedim şimdi daha da güzel olmuş. Aşağıları yanarken yukarısı şahaneydi. İçimdeki park bahçeler müdürünün tatil yaptığı ender yerlerden. (286) 752 51 50