Hazine Müsteşarlığı! Ödeviniz bekleniyor
.
Egemen Bağış ile Atina-Brüksel-Dublin hattını VIP uçtum ve bunu böğüre böğüre yazdım diye çok kızmış bir takım arkadaşlarlar. (Bkz: “Çok umurumdu” maddesi) Biri de yediğin içtiğin sende kalsın bize AB konusunda ne öğrendin onu anlat bari demiş.
Emriniz olur.
Son durum şu: 22 Aralık tarihinde Avrupa Birliği-Türkiye arasında devam eden müzakerelerde en önemli fasıl olan “rekabet” başlığının açılması için geri sayım başladı.
Bu ne demek? AB’nin yasalarına uyum anlamına gelen müzakere sürece 35 ayrı başlıktan oluşuyor. Şu ana kadar Türkiye 10 başlıkta müzakereleri açtı fakat 18 başlıkta Kıbrıs sorununa ve Fransız engeline takıldı. O yüzden askıda.
Yine Türkiye’nin limanlarını Güney Kıbrıs’a açmamasının cezası olarak Türkiye başlıklardan hiçbirini kapatamıyor.
Ankara’nın geriye açabileceği üç başlığı kalıyor: Rekabet, kamu alımları ve sosyal politika.
Bu başlıklardan sadece rekabetin açılması mümkün görünüyor.
Rekabet deyip geçmeyin, zira bu en önemli fasıl. Devleti şeffaflaştıracak bir süreç. Devlet yardımlarının AB standartlarına uyum sağlayabilmesi için açılması gereken bir başlık ve bu başlığı açılması için öncelikle şimdiye kadar verilen sübvansiyonlara ilişkin bir envanterin çıkarılması lazım.
Yani Ankara’nın ev ödevlerini yerine getirmesi gerekiyor.
Bu ev ödevini yapacak olan kurum Hazine Müsteşarlığı. Bir iki gün içerisinde devletin verdiği sübvansiyonların envanterini çıkartmazsa bu faslın 22 Aralık’ta açılması hayal olacak. Normal olarak bir faslı açabilmek için 8 haftalık bir bürokratik süreç gerekiyor. Ankara’nın önünde ise 5 hafta var. Geri sayım ise başladı. Ev ödevini zamanında teslim edememek ise bir ‘sömestre kaybetmek’ manasına geliyor.
Şimdi: Bu son fasıldır ey gönlüm nasıl geçersen geç durumu olmaması için Hazine’nin çok sıkı çalışması lazım. Yoksa sınıfta kalacağız.
(Bu kadar teknik bir bilgiyi ancak bu kadar net anlatılabilirdi. Yardımları için Sabah Gazetesi Brüksel Temsilcisi ve Brüksel - Dublin VIP yol arkadaşım Duygu Leloğlu’na sonsuz mersiler.)
Eski Kafa: Faydası zararının olmaması
Geçen hafta “şimdi dostlar, yeni evimi kutlamak için tek başıma sampanya (fakir şampanyası, şarap + soda) içeceğim” demiştim ya..
Kendimi “Eski Kafa”da kızılcık şerbeti içerken buldum iyi mi.. Yeni evimi, hayli masum bir şekilde kutladım. Ne diyeyim, hayırlısı..
“Eski Kafa”, Fatih At Meydanı’nda bir kafe. Daha önce Pucca Living’de okumuştum, adı hoşuma gitmişti. Aklımın bir köşesinde vardı hep. Arkadaşım Esra Elönü çağırınca, gittim ve çok sevdim. İşte erken inen bir pazar akşamı yine oradayım.
Sloganları “Faydası, zararının olmaması”. Fosur fosur içilen sigaraları saymazsak (tabi bunda tesisin suçu yok) hakikaten öyle. Nefis bir ayva çayı yapıyor sahibi Mevlana Bey. Ortadaki mangalın üstünde fokur fokur kaynayan bir çaydanlığın içinde meraklısına servis ediliyor.. Tarçınlı, zencefilli bir çaylar daha var ki tam bir grip savar.
Entelektüel muhafazakarların takıldığı yer diye geçiyor adı. Star Gazetesi yazarı Elif Çakır’la Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir’in Kemal Kılıçdaroğlu’nu (CHP’nin genel başkanı olmadan 1-2 ay önce) getirdiği ve Kemal Bey’in “türban sorununu biz çözeriz” dediği yer aynı zamanda.
Kapının üstünde “Eski deliklerden yeni bakışlar” yazıyor..
Değerlendirmeye değer bir söz..