Hakiki umutsuz ev kadınları
.
Vatan Haber
Okulda hukuk dersinde hocamız önümüze cins cins davalar koyardı. Ve bizim sanki bir savcı, sanki bir avukat ve sanki bir yargıçmışız gibi davaya bakıp iddianame, savunma ve karar hazırlamamızı isterdi...
Türk Ceza Hukukuna göre davalarda esas olan kanunlardır. Duygusal iddianameler de hazırlayamazsın duygusal savunmalar da yapamazsın duygusal kararlar da veremezsin.
İzmir’de en küçüğü 5 aylık dört çocuğu olan 33 yaşındaki bir kadın, uyumakta olan kocasının penisinin üzerine kızgın yağ dökmüş...
Haberin spotunda sebep olarak “aldatma” yazıyor.
Fakat haberi sonuna kadar okuyunca adamın sadece aldatmadığını ailesini aç bırakıp başka bir kadınla yaşadığını, üstelik onu da hamile bıraktığını öğreniyoruz...
Adamın hayati tehlikesi devam ediyor. Yakalanan kadın adam öldürmeye teşebbüsten tutuklanıyor. Dört çocuk, hepten perişan ortada kalıyor...
Şimdi bir savcı olsanız, bir avukat olsanız, bir hakim olsanız ne yapardınız?
Bir kadın olarak kadınların işlediği şiddet eylemlerine elimde olmadan “taraflı” bakıyorum. Bir kadının, bıçak kemiğe dayanmadıkça böyle bir şey işlemeyeceğini düşünüyorum. Çoğu zaman da haklıyımdır. Kadın, şiddet gördüğü için şiddet gösterir.
Öte yandan da ne kadar sorumsuz, hergele ve bencil de olsa kızgın yağla haşlanmış bir “can” var ortada. Ölmese bile hayatı boyunca sakat kalacak bir can.
“Kötü” diye insanları haşladığımız bir devirde yaşamıyoruz. Kendi adaletimizi kendimizin yerine getirdiği bir devirde de değiliz.
Ama işte Türkiye’de, 4 çocuğuyla aç biilaç ortada bırakılan bazı kadınlar, öfkelenmek ve çileden çıkmak dışında bir şey yapamıyor. Ve böyle daha da beter bir kuyuya atıyor hem kendini hem de çocuklarını...
Hâlbuki bu kadına bir “çıkış” kapısı sunması gerekiyordu hem devletin hem de STK’ların. Psikolojik, hukuki ve finansal çıkışlar...
Çok açık ki ne devlet ne STK’lar bu kadınlara yeterince ulaşamıyor. Kocasını kızgın yağla haşlamayı akıl eden kadının daha önce psikolojik sonra da hukuki destek alması gerekiyordu.
Bu destekleri alacağı birimlerin evinin yakınında kolay ulaşılır bir yerde olması gerekiyordu.
“Aile hayatı zarar görüyor” diye alkole ulaşmayı zor yapıyorsan, o vakit bu “umutsuz ev kadınlarına” da çıkış yolunu daha kolay yapacaksın.
Alo 183 diye bir telefon hattı yaptık diyecek şimdi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ama bu numarayı bilen kimseye rastlamadım ben şimdiye kadar.
Kamu spotuyla, afişinle, el ilanınla, tek tek evleri gezerek Alo 183’ü (Kadınlara Şiddeti İzleme ve Önleme Servisinin hattı) akıllara kazıyacaksın.
Nasıl 122, 155 gibi numaraları biliyoruz 183 de aynı bilinirlikte olmalı. Ve bu hattın da çok düzgün çalışması gerekiyor.
Ve dahası bu kadının davası gibi davalara STK’ların ve Aile Bakalnlığı’nın müdahil olması gerekiyor.
İşte o zaman medeniyet gelir bu ülkeye..