Hadi sakinleşelim biraz ha!
.
Yılın son günü kuafördeydim. Ve az daha sinir illeti bir kadın yüzünden yeni yıla karakolda girecektim. Yapılan işlemi beğenmeyen bir müşteri tam bir saat boyunca terör estirdi. Mıyır mıyır bir sesle hiç durmadan söylendi. İstediği renk bu değilmişmiş, katalogda başka bir şey göstermişmiş, boyayı getirsinlermişmiş, aa nee? Organik de değilmişmiş, aman Allahım başına kimyasal mı sürmüşlermiş, burasını şikayet edecekmişmiş, dükkanı kesin olarak kapattıracakmışmış...
Dırdırlandıkça gaza geldi, gaza geldikçe hırslandı... İtiraz etmeye, sakinleştirmeye kalkan herkesi şahane bir şekilde azarlayıp püskürttü. Saloncak pıstık kaldık.
Ne olacak bu terörün sonu derken... Eline makası alıp saçının bir bölümümü kesmeye başladı! Ucundan da değil ha, ta dibinden!
Sahne gözünüzün önüne geliyor mu? Kuaförde cinnet geçiren bir kadın! Yılbaşı gecesine hazırlanırken üstelik!
Ve sonra koltuğa oturdu, saçını tekrar boyattı. Bu sefer beddua moduna geçmişti. Arka arkaya 30 kere “Allah belanızı versin” dedi.
Bir ara çığlık atasım geldi... Çığlık atıp sonra kadının kalan saçlarını kesip “Al! Artık saç diye bir derdin yok!” demek...
Kadına verip verebileceğim en iyi yılbaşı hediyesi bu olurdu herhalde. Nasıl bir tepki göstereceğini bilmiyorum. Muhtemelen ağlar zırlar, üstüme saldırır, işin içine şiddet girer, karakollara falan düşerdik ama ona artık üzülebileceği bir şey hediye etmiş olurdum.
Zira saçının rengi kötü olmamıştı. İddia ettiği her şey yalandı. Sinirlenmesi tamamen gereksizdi.
Ama madem o kadar üzülmek, sinirlenmek istiyor, o zaman saçsızlığına üzülebilirdi bundan sonra.
Hem kemoterapi tedavisi gören milyonlarca kadınla empati de kurardı.
Belki aydınlanırdı. Hidayete ererdi. Sakinleşirdi. Ne bileyim hayatına yeni bir renk gelirdi...
Bu zalimliği ona yapmadım. Ona bir “iyiliğim” dokunamadı. Ama o, o korkunç ve gülünç haliyle bana ciddi bir iyilik yaptı.
Yılın son günü harikulade bir
öfke ve dertlenme muhasebesi yapmama vesile oldu.
Kadın “Beğenmedim” dediği halinden kat be kat çirkin olmuştu. Öfkelenmese, öfkesini kontrol altına alabilse, gözü öfkeden kapanmasa, durumun kötü olmadığının farkına varır ve öyle bırakırdı her şeyi.
Delirdi ve kendini kelaynağa çevirdi. İğrenç oldu.
En son neye öfkelendiğimi düşündüm. Ben kahvaltı hazırlarken arkadaşım bana yardım etmedi, oturdu gazete okudu diye kızmıştım.
Gerekli miydi? Katiyen değildi.
Gereksiz yere ne kadar çok kalp kırıyoruz, ne çok tat kaçırıyoruz...
Cinnetler geçiriyoruz...
2013 yılı sakinleşme yılı olsun.
Yüzde yüz haklı da olsak kavga çıkarmadan önce bu hakikaten gerekli mi, bu kavga ile değişen bir şey olacak mı diye yeniden düşünelim.
Öfkenin hakiki nedeni o son olay mıdır analizini yapalım. Ve bilin ki çoğu zaman değildir. Öfke, kendimizle olan bir derdin varlığını işaret eder.
2013 öfke analiz yılı olsun...
İyi seneler...