Cezaevlerindeki çocuklar hangi nesle giriyor?
.
Bugünkü haber yine tüyler ürpertici. Pozantı ve Antalya Çocuk Cezaevleri’nden sonra, İzmir Şakran Çocuk Cezaevi’den de çocuk mahkûmlara kötü muamele edildiği haberleri geldi. Çocuk mahkumlar, cezaevi müdürlerinin kendilerine düzenli olarak işkence uyguladığını söylüyor!
Raporu hazırlayan Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi. Aldıkları duyumları değerlendirmek üzere 22 Mayıs’ta cezaevinde görüşmeler yapıyorlar ve bu korkunç gerçeği ortaya çıkarıyorlar.
Mahkum çocukların ifadelerine göre “Birinci Müdür Emrullah” ve “İkinci Müdür Ercan” ile “Başefendi Uğur” ve diğer gardiyanlar kendilerine sürekli şiddet uyguluyor. Kameralar kapatıldıktan süngerli odaya götürülen çocuklar elleri ve ayakları plastik kelepçeyle kelepçelendikten sonra gardiyanlar tarafından dövülüyor.
- İkinci Müdür Ercan, bir mahkumu odasında dakikalarca 40-50 santim uzunluğunda bir hortumla dövüyor. Çocuğun dayak sonrası kolları ve bacakları morarıyor.
- Çocuklar, gardiyanlar tarafından ağır bir şekilde dövüldükten sonra, “müşahede odası” denen, içinde bir yatak, musluk ve tuvalet olan 23 metrekarelik hücrelere kapatılıyor. Günlerce hücrede tutulan çocuklar günlük bir saat havalandırmaya çıkıyor. Geri kalan süreyi hücrede tek başlarına geçiriyor. Cezaevinde toplam 22 tane hücre var ve bunlar hiçbir zaman boş kalmıyor.
- S.D., cezaevinde yaşadığı işkenceler nedeniyle yaklaşık bir ay önce çamaşır deterjanı içerek intihar girişiminde bulunuyor. Aliağa Devlet Hastanesi’nde dört gün tedavi görüyor.
- Çocuk mahpuslardan İ.A., tutuklanmadan önce geçirdiği bir kaza nedeniyle gözü yaralıyken cezaevine giriyor. Tutuklandıktan sonra tüm taleplerine rağmen tedavisinin yapılmaması nedeniyle gözü artık görmüyor.
- Fıtık hastası olan ve ameliyat olması gereken S.D, 21 Mayıs’ta Aliağa Devlet Hastanesine götürülüyor. Doktor olmadığından işlem yapılmadan geri getiriliyor. Hastane çıkışında jandarmalardan biri, çocuğun kolunu sırtına doğru kıvırarak arabaya bindirmek istiyor. S.D.’de kolunu çok çevirdiğini ve canının yandığını belirtiyor. Bunun üzerine askerler S.D.’nin üzerine çullanarak, darp ediyor. S.D.’nin yüzünde, burnunda, boynunda ve kollarında morluk, yara ve çizikler tespit ediliyor.
Pozantı’da olanları hatırlatalım: Kürt çocuk mahkumlar, cezaevi yönetiminin bilgisi dahilinde yetişkin mahkumlar tarafından düzenli olarak tecavüze uğruyordu. Geçen sene İnsan Hakları Mahkemesine başvurunca durumdan haberdar olduk.
Ancak çocuk mahkûmlar galiba kayıp nesil olarak kayıtlara geçti. Kimsenin umuru değil.
Kafası kıyak olmasın gerisi no problem
- Kafası kıyak nesil istemiyoruz ama ortalamanın çok üstünde çocuğun suça karışması no problem. (Avrupa ülkeleri arasına üçüncü)
- Kafası kıyak nesil istemiyoruz ama hapse düşmüş çocukların hapiste sistematik olarak hapishane çalışanları tarafından işkence görmesi, diğer mahkumlar tarafından tecavüze uğraması no problem..
- Kafası kıyak nesil istemiyoruz ama Avrupa’nın EN kötü üniversite ve liselerinde okuması no problem. (Türk öğrencileri, eğitim kalitesi bakımından AB ülkeleri arasına son sırada. OECD ülkeleri arasında da ortalamanın çok altında. )
- Kafası kıyak nesil istemiyoruz ama dünyanın EN az okuyan gençliği olması no problem. (İngiltere ve Fransa’da düzenli kitap okuma alışkanlığı %21, Türkiye’de %0.01)
- Kafası kıyak nesil istemiyoruz ama dünyanın EN yardım sevmez nesli olması no problem. (Tüm dünya ülkeleri arasına sondan yedinci. Gönüllü çalışma, bağış yapma, sosyal hizmet bilinci SIFIR)
- Kafası kıyak nesil istemiyoruz ama aile içi şiddete en çok maruz kalan nesil olması no problem. (Her iki çocuktan biri)
Yeter ki içki içmesin, yeter ki öpüşmesin, yeter ki porno seyretmesin...