Biz sadece oturuyorduk anne!
.
Hayır hiçbirimizin derdi AKP’yı devirmek değildi.
Hiçbirimizin derdi Mustafa Kemal’in askeri olmak değildi.
Hiçbirimizin derdi yakıp yıkmak da değildi.
Hiçbirimiz memleketi ayağa kaldırmak falan istemedik.
Hiçbirimiz bir parti mensubu değildik.
Hiçbirimiz bir örgüt elemanı da değildik.
Ezici çoğunluk hayatında hiç pankart asmadı.
Ezici çoğunluk hayatında hiç cam kırmadı, taş atmadı.
Eylem ne bilmedi.
Adam gibi slogan bile atmadı.
Ezici çoğunluğumuz alkolik değil, madde bağımlısı değil, vandal, değil, barbar değil.
Biz 100 kişi ağaçların altında oturuyorduk. Ağaçların nöbetini tutuyorduk.
Sonra, sabaha karşı, tam en zayıf, en yorgun olduğumuz bir anda... Sinsice gelip üzerimize gaz ve su sıktılar.
Bunu duyan bir 100 kişi daha geldi. Yine sadece ağaçların altında oturuyorduk. Biraz da müzik çalıyor, kendimizce sloganlar atıyorduk.
Sabaha karşı, yine en yorgun anımızda geldiler üzerimize gaz sıktılar.
Sonra, Taksim meydanına çıktık. 100 kişi. Meydanın bir kenarında oturduk. Elimizde ne taş ne sopa. Ortamızda Sırrı Süreyya Önder.
Yarım saat sonra, dağılın bile demeden gaz sıkmaya başladılar. Ölümüne.
Bunu duyan on binler sokağa çıkmaya başladı.
Hiçbir örgütten emir talimat falan almadan. Evet Başbakanın dediği sosyal medya “bela”sı vasıtasıyla. Kendiliğinden. Yine eli boş, yine savunmasız.
O insanlar, analarının ak sütü gibi hak olan Taksim meydanına çıkmasınlar diye yapılmadık zulüm kalmadı. Sanki düşman askerleri kaleyi zapt etmeye çalışıyor da polis kaleyi koruyor.
İşte tüm Türkiye o zaman ayağa kalktı.
Gezi parkı, ağaçlar falan değil. O manasız, gereksiz zulümdü aranan “provakatör”.
Birbiriyle ilgisiz insanları mucizevi bir şekilde birleştiren o polis zulmüydü.
Tüm ülkede insanları sokağa çıkartan o zulümdü.
Taksim serbest oldu (neden yasaklıydı zaten?) insanlar hepten attılar kendilerini sokağa.
Cumartesi öğleden sonra oyuncusuyla esnafıyla insanları bir arada meydanlara çıkartan buydu.
İnsanları köprülerden yürüyerek geçirten buydu.
Aranan provokatör, iktidarın ta kendisi ve aygıtlarıydı.
Üç beş çapulcu dedikçe daha çok geldiler.
Hepsi alkolik dedikçe daha çok bilendiler.
İnadına orayı yıkacağım hatta AKM’yı de yıkacağım hatta cami’yi de yapacağım dedikçe...
Evet olanlar oldu...
Ne CHP ne başka bir parti veya örgüt...
Başbakan kimseye hediye etmesin bu spontane oluşumu.
Tüm olanları farkında olmadan organize eden başbakanın bizzat kendisi oldu.
Başbakan en tehlikeli oyununu oynadı. Halkın yarısını, halkın diğer yarısıyla tehdit etti.
“Bunlar bana değil, size yapıldı oy verenlerim” dedi.
“Senin seçtiğin lideri üç beş “çapulcu” devirmek istiyor” dedi.
Kıpır kıpır olduğunu söylediği tabanını da zor zapt ettiğini söyledi...
Biz sadece oturuyorduk anne.
Şimdi düşman edildik.
Kimse suçu bize atmasın.