Beyaz, siyah, zenci, albino..
.
- Bir yandan prom‘a’syon, prov‘a’kasyon, men‘a’poz dediklerinde sinir oluyorum, o kişiyle ölümüne dalga geçiyorum.. (Yabancı dillere hakim, kendini beğenmiş beyaz Türk)
- Öte yandan arabamı sahil kenarına çekip, hiç araçtan çıkmadan çaycının getirdiği çayı boğaza cam arkasından bakarak içmeye bayılıyorum. (Arabasından bile inmeye üşenen paşa ruhlu siyah Türk)
- Bir yandan her sabah fizy.com’a girip “Ave Maria”nın 234 versiyonunu dinlemeden güne başlayamıyorum. (Çamaşır suyu ile yıkanmış albino Türk)
- Öte yandan İnönü stadına gidip yeni açıkta maç izlemeyi, çekirdek çitleyip kabuğunu ağzımdan püskürterek yere atmayı, gol oldu mu nara atmayı, sonra kafamda çıngıraklı Beşiktaş şapkasıyla Beşiktaş marşları söyleyip Tünel’e kadar yürümeye bayılıyorum. Beşiktaşlı da değilim bu arada.
Ama içimdeki ‘kıro’liçeyi en güzel çıkartabildiğim yer orası. (Simsiyah öküzella Türk)
- Bir yandan şarap kurslarına gidip şarapla ilgili ıncık cıncık her şeyi öğrenmeye, Nişantaşı’nda şık bir kafeye gidip üç parmak kalınlığında (aman ha dövülmemiş olacak, döverim!) ve mutlaka midyumreaar (orta ile az pişmiş arası) bonfile lüpletmeye, CNBC-e’deki Amerikan dizilerini (altyazılarını okuduğumu çaktırmadan) izlemeye bayılıyorum (Ay ay ay ecnebi ülkelere gitmiş, gusto takıntılı, özenti kireç Türk)
- Öte yandan sinirlenince cinsel içerikli, kadınları aşağılayan, iğrenç ötesi, annem duysa iki terliğini birden kafama fırlatacağı küfürleri etmekten kendimi alamıyorum (Edepsiz, sinirli, öfke kontrolünden de bihaber zenci Türk)
- Bir yandan Mahsun Kırmızıgül’ün klişeler klişesi, “meşaz” bulamacı, zırva senaryolu filmlerini küçümsüyorum (Çok film seyrettim ben, yemezler havasını basan monşerella abla ak Türk)
- Öte yandan Recep İvedik 3’ü seyrederken gülmekten geberiyorum.. (Allah belanı vermesin senin zift kuyusu Türk!)
Şimdi soruyorum. Sayın Ertuğrul Özkök, Sayın Eyüp Can ve sayın Yurtsan Atakan beyaz Türk var mıdır yok mudur diye harıl harıl tartışırken..
BEN NEYİM?
(Bkz: Akıl karışması.)
(Bkz: Kimlik bunalımı)
(Bkz: Koy totosuna rahvan gitsin)
Tecavüze tecavüz
- Hıncal Uluç’a (bir gün bu da olacakmış!) arka çıkmak durumundayım. Derdini yanlış anlatmıştır.
- Bu ülkede tecavüz edilen kadınlar öldürülmektedir. Travması, post travması başka bir konu, aile kararıyla çatır çatır öldürülmeleri ayrı bir konudur.
- Hıncal Uluç, öldürülmemeleri için bir “şey” önermiştir. Tecavüz sıradan kabul edilsin, tek gecelik ilişki sayılsın, bari kızlar sağ kalsın demek istemiştir.
- Bu öneri iyi niyetli olabilir ama Mahsun Kırmızıgül’ün filmleri gibi bağlantısız ve tutarsızdır. “Tecavüze uğrayanı öldürelim” diyen kesim için tek gecelik ilişki diye bir şey mi var ki “ha o zaman tamam yaa.. Önemli değilmiş. Tek gecelik ilişki yaşamış yav, bırakın keyfini sürsün” desinler???
- Tek gecelik ilişki diye bir kavrama sahip kesimler içinse aile efradı tarafından öldürülmek gibi bir tehlike zaten yoktur. Post tecavüz travması vardır. Hıncal Uluç’un iddia ettiği gibi iş kaybetme durumu, illa da pavyona düşme durumu olur mu emin değilim. Ama aksini iddia da edemem.
- “Tecavüz sayma da tek gecelik ilişki say abisi!” önerisi (yapacağım benzetme için kusura bakılmasın) mezbahada kesilmek için sıra bekleyen bir ineğe “yemeğine dikkat edersen 15 yıl daha yaşarsın” demek gibi bir şey. Tek gecelik ilişki ile tecavüz arasında bir fark addedilmediği için kızlar öldürülüyor zaten! (aynı kapıya varıyor yani)
- “Tecavüz sıradanlaşsın” önerisi ne öldürülen kızlara yarar ne de öldürülmeyen. “Tecavüze uğrayanı öldürelim” diyen kesim için tecavüze uğramak da tecavüze uğramışı öldürmek de ZATEN sıradandır.
- Öbür kesim içinse durduk yerde bir tehlike yaratmaktır. Bir takım adamları tecavüze teşvik etmek demektir. (“Canım adını tecavüz koymayalım da tek gecelik ilişki koyalım ne var yani”)
- Devlet ise YouTube kapatmakla meşgul olduğu için asli vazifesini yapmıyor/yapamıyor. Bu tecavüze uğrayıp öldürülen zavallı kızları korumaktan acizdir. Gizli bir takım yurtlar var evet, tecavüze uğramış ve aile tarafından öldürülme kararı alınmış kızlar bu yeri gizli yurtlara yerleştiriliyor ancak bu yurtlar hem çok yetersiz ve çok perişan durumda hem de kızların buradaki hayatları hapishane hayatından farklı olmuyor. Zira “öldürücüler” yani öldürme görevi verilmiş olan aile fertleri güya gizli bu yurtları bulup etrafında 24 saat nöbet tutuyor. Olur da kız başını çıkartırsa “temizlesinler” diye.
- Hıncal Uluç “tecavüz konusunda ciddi çalışmalar yapılması lazım” konusunu yanlış bir öneriyle de olsa hortlatmıştır, iyi yapmıştır. Daha iyi öneriler bekliyoruz.