Balçiçek’i tehdit eden mikrofonlar ne zaman kırılacak?
.
HaberTurk yazarı Balçiçek İlter, geçtiğimiz günlerde İbrahim T.’nin 10 yaşında bir hayranına sahneden “Küçük o..” diye hitap etmesini edep ölçülerinde kalarak eleştirdi. Bunun üzerine ki İ.T., Balçiçek’i aramış ve “O kalemler bir gün kırılır” diyerek tehdit etmiş.
İ.T.’yi burada defalarca eleştirdim. Kendisine hakaret ettiğim gerekçesiyle avukatı tarafından mahkemeye bile verildim.
O vakit “Vay! Ben İ.T.’den mahkemeye verilmeyi değil de tehdit veya topuğuma kurşun beklerdim. O bile hukuka sığınıyorsa medenileşiyoruz galiba” demiştim. Ama işte alışık olmayan totoda don durmaz, İ.T.’de de hukuk inancı daim olmaz. Tehdidi bana değil Balçiçek’e yaptı.
Benim anlamadığım şu: Niye bu ülkede böyle insanları dışlamak diye bir adet yoktur?
2009 yazında, tam da Yıldız Tilbe’ye “Seni ben kurtardım p...’lerin elinden”, skandalı yeni kopmuşken.. Bir öğleden sonra.. 40 derece sıcakta.. İ.T’nin akşamki gösterisi için bilet kuyruğunda bekleyen en az 500 KADIN vardı!
Özetle (ve hüzünle): Biz ne desek boş.
Contemporary İstanbul notları
İki gün boyunca oradaydım. İstanbul’un giderek büyüyen sanat.. pazarı desem kimse kızar mı? (ama öyle) Basına ve davetlilere açık olduğu gün hıncahınç doluydu, eserleri adam akıllı incelemek mümkün değildi. (Bkz: “Hayat kısa, sanat izlemek yorucu”) Ertesi gün, davetsizler ve basınsızlar gününde (yani bildiğin halk gününde) ortam rahat, görüş açıktı.
- Herkesin ağzında “7,5 milyon dolarlık eser” vardı. Peki kimdir eserine 7,5 milyon dolar paha biçen? Ahmet Güneştekin. Batmanlı Kürt bir sanatçı. Eserin adı: “Güneşe Açılan Kapılar”. Üç semavi dini simgeleyen üç kapı. Kapılar Antakya’da ünlü bir marangoza yaptırılmış, kamyonla İstanbul’a taşınmış, kapıları taşıması için özel bir çelik duvar imal edilmiş. Fiyat o kadar yüksek ki insan fiyatını düşünmeden çalışmaya bakamıyor.
- Ahmet Güneştekin, eserine koyduğu fiyatla çok eleştirildi. Sansasyon peşinde olduğu iddia edildi ama çağdaş sanatın hangisinde sansasyon yoktur? Duchamp’ın bir pisuarı ters çevirip adını da “Çeşme” koyup sergilemesi daha az bir sansasyondu?
- Ahmet Güneştekin’i en çok eleştiren Bedri Baykam oldu. Ve yazık ki tartışma “o kim ki?” seviyesinde gerçekleşti. Piyasayı belirlemek, fiyat yükseltmek için bakan oğlu, devlet bursuyla resim okumuş, CHP’li, Atatürkçü ve de batı kökenli mi olmak lazım? Veya Burhan Doğançay yaşında mı olmak lazım? Nedir burada bu kadar can sıkan anlaşılamadı.
- Türkiyeli sanatçılar kendi arasında kavga ede dursun en beğendiğim eserler İran’dan gelmiş. Simeen Farhad, Mohammad Ghazali, Samir Alikhanzade, Sadegh Tirafkan ama bilhassa Ahmad Morshedloo.
- Aynı şekilde Ermenistan’dan gelen işleri de çok beğendim. Bir Daron Muradian’ım olsun isterdim evimde. (Edepsiz soytarıya dikkat)
- Türkiye’nin en sessiz sedasız ve mütevazı ressamı Mahmut Karatoprak yine büyüleyiciydi. 5000 liralık (“makul” mu diyelim?) ince uzun çalışmalarından birini paket yapıp eve götürüveresim geldi. Yazık ki daha yeni kredi aldım ve 4 yıllığına fena halde borçluyum. Ama bir gün mutlaka bir Mahmut Karatoprak’ım olacak!
- Geçen seneye göre çok daha fazla yabancı galeri katılmış. Almanlar ağırlıkta. Volker Marz’in dünyanın en hüzünlü minik akrobatları yine duvarlardan üzerimize doğru sarkıyordu. Birini çantaya atmamak için zor tuttum kendimi.
- Bir başka Alman Martin Herbst, yarısı dışbükey yarısı içbükey bir metalin üzerine yaptığı yüzle çılgın bir iş çıkarmış. Hans Scheib’ın ahşap heykellerine de bayıldım. Johannes Grützke’nin maço adamları o kadar inandırıcı ki oradan çıkıp beni de döveceklermiş gibi geldi.
- Feridun Oral’ın heykelleri de insanı ciğerinden yakalıyor. “Kum Banyosu” isimli işi şahane! Yaşam Şaşmazer’in minik bronz heykelleri de sevdiğim bir “küstahlıkta”.
- Sanat uzun, köşe kısa canına yanayım.